tag:blogger.com,1999:blog-62314924637862799152024-03-13T10:07:54.342-07:00Kaktüsün Kalemindensiradanbirkaktushttp://www.blogger.com/profile/15878244349827425234noreply@blogger.comBlogger110125tag:blogger.com,1999:blog-6231492463786279915.post-19766182009385721832022-11-02T12:04:00.002-07:002022-11-02T12:04:15.432-07:00Kitap Yorumum : Gösteri Peygamberi <p style="text-align: center;"><span style="font-family: Open Sans;"><b> Selam sevgili okur. Bugün seninle okuduğum ve beni etkileyen kitaplardan birinin yorumu ile geldim. Hayatımda ilk defa yeraltı edebiyatından kitap okudum sanırım. Kitabı Ortamlarda Satılacak Bilgi'den gördüm ve dikkatimi çektiği için hemen sipariş verdim. Kitabı son bölümü okuyarak başlıyorsunuz bende acaba arkadan öne doğru mu okunuyor düşüncesi ile kitaba tersten başladım. Okumak o kadar zorki sanki yanlış giden bir şey var gibiydi. Sonra acaba basım hatası mı var neden böyle diye durup düşündüm. Hemen başladım araştırmaya ve kitabın başlangıcı normalmiş asıl ters okuyan benmişim. Bu sayede yer altı edebiyatı ile garip ve komik bir tanışma yaşadım. </b></span></p><p style="text-align: center;"><span style="font-family: Open Sans;"><b> Kitabın konusuna gelecek olursam kitap inanılmaz güzel bir eleştiri kitabı aslında. Kitap başlangıcında bir hizmetlinin yaşamı anlatılıyor gibi ama bu hizmetli bir tarikat üyesi ve tarikattan köle olarak satılıp bir eve veriliyor. Kitabın sonuna kadar neredeyse sürekli tarikatlar ve tarikatların insan yaşamına, düşüncesine nasıl etki ettiği eleştirilerek konu olmuş. Gerçek dünyada da bu durum aslında çok farklı değil yazarın bu konuya özenle değinmesi beni çok etkiledi. Bu tarikattaki insanlar toplu intiharlar gerçekleştiriyor ve kahramanımız dünyada kalan son tarikat üyesi olarak herkesin odak noktası oluyor. Bu sırada bir menajer ile tanışıyor ve dümdüz hayat yaşayan kahramanımız menajeri sayesinde tam bir odak notası oluyor. İnsanlara umut vaat eden sahte bir peygamber oluyor. Bu evreye gelmeden önce tabi çok ağır bir dönem geçiriyor halka hizmet etmesi için önce zayıflaması gerekiyor bunun için spora başlatılıyor, beslenme programları hazırlanıyor, ten rengi, saçları, dişleri baştan ayağa her yerine ayar çekiliyor. Çünkü insanlar sıradan şişman ve bakımsız bir peygambere tapmazlar çıkış noktaları bu. Sonrasında tam bir şov şeklinde ilerliyor tüm dünyayı etkisi altına alıyor ve dünyadaki son peygamber olduğunu söyleyerek ilerleyen zamanlarda olacak felaketleri önceden bildiriyor. Bu durum kahramanımızın abisi ortaya çıkana kadar sürüyor. Abisi ortaya çıktığında ve tarikatın hayatta kalan son üyesi olmadığını öğrendiğinde tüm her şey değişiyor ve olaylar bu şekilde devam ediyor.</b></span></p><p style="text-align: center;"><span style="font-family: Open Sans;"><b> Kitabın dış kapağı ve üstünde peygamber yazması çevremdeki insanların bana bakış açısını değiştirdi. İnsanlar peygamber yazan her şeyi dinle alakalı algıladığı için hakkımda saygısız, deist, ateist v.s şeyler düşündü büyük ihtimalle. Kimsenin aklına kitabın siyasi içeriklerle veya toplumsal eleştirilerle alakalı olduğu gelmedi. Olsun okumak en güzel eğitimdir. Dışına bakarak değil içeriğine bakarak ilerliyoruz her zaman. Önyargısız her şey çok daha anlamlı. </b></span></p><p style="text-align: center;"><span style="font-family: Open Sans;"><b> Sevgilerle..</b></span></p><p style="text-align: center;"><span style="font-family: Open Sans;"></span></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><span style="font-family: Open Sans;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEitPiXIreSIoOmXW_XqVzKob-p_HiblnnIJ4-vR_Rsea9WdUZq0NpLWu8hD9AytI2QuVTM4zplG-mpR6Jlq4fO2KX9crOzR8Mdb1LWd8Vun2EKXskdkanIrneTZtaMQ9cwI6YLYh5BCR9_qmV99wqFi5EdkMHuoqJNfqdNXkyA9kYPwbdqG2iwJraUmVg/s600/WhatsApp%20Image%202022-11-02%20at%2022.02.49.jpeg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="600" data-original-width="406" height="400" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEitPiXIreSIoOmXW_XqVzKob-p_HiblnnIJ4-vR_Rsea9WdUZq0NpLWu8hD9AytI2QuVTM4zplG-mpR6Jlq4fO2KX9crOzR8Mdb1LWd8Vun2EKXskdkanIrneTZtaMQ9cwI6YLYh5BCR9_qmV99wqFi5EdkMHuoqJNfqdNXkyA9kYPwbdqG2iwJraUmVg/w271-h400/WhatsApp%20Image%202022-11-02%20at%2022.02.49.jpeg" width="271" /></a></span></div><span style="font-family: Open Sans;"><br /><b><br /></b></span><p></p>siradanbirkaktushttp://www.blogger.com/profile/15878244349827425234noreply@blogger.com3tag:blogger.com,1999:blog-6231492463786279915.post-40517984558541410212022-10-31T09:39:00.000-07:002022-10-31T09:39:05.821-07:00Umut Taciri Gamy Nutrition<p style="text-align: center;"><b><span style="font-family: Open Sans;"><i> Merhaba sevgili okur nasılsın ? Bugün o kadar sinirliyimki bunu yazıya döküp bir şeyleri birilerine duyurmak istiyorum. Hayatımda kimseyle uğraşmamış, kimsenin etlisine sütlüsüne karışmayan sıradan hayat yaşayan bir vatandaşım. Herkes gibi bende sosyal medya kullanırım ve kendi dünyamla ilgili şeyler paylaşırım. Kimseyi rahatsız etmeden, kimseyi herhangi bir şeye teşvik etmeden. Son iki aydır da kilo vermeye çalışıyorum kendi irademle ve azmimle çok güzel sonuçlarda elde ettim. </i></span></b></p><p style="text-align: center;"><b><span style="font-family: Open Sans;"><i> Sosyal medyamı ise kendimi motive etmek için açtım ve verdiğim kilo rakamlarını, öncesi sonrası görsellerimi paylaşıyorum. Geçen hafta bir takipçim bana mesaj attı. Bir zayıflama hapı satan umut taciri Gamy Nutrition adında bir sayfa benim tüm gönderilerimi "izinsiz, onay almadan" sanki ben onların hapı ile kilo vermişim gibi göstererek paylaşmış yetmemiş bir de bununla reklam satın alıp reklam yapmaya başlamış. O kadar sinirlendim ki hemen sayfaya mesaj attım gönderilerimi kaldırması ile ilgili fakat kendileri beni anında engelledi. Gönderiler kaldırılmadı ve binlerce takipçi edindi hatta edinmeye hala devam ediyor. Biraz bekleyeyim belki kaldırır dedim ama sayfa kesinlikle bunları kaldırmadı. Üstüne televizyonlarda da bununla ilgili bir sürü reklam yayınlamaya başlamışlar. RTÜK normal şartlarda bu tarz şeylere kontrol ederdi ama gözden mi kaçırdı anlamadım doğrusu. </i></span></b></p><p style="text-align: center;"><b><span style="font-family: Open Sans;"><i> Bugün bende dayanamadım gidip konuyla alakalı dilekçemi gerekli merciilere verdim. Çok umut vaat etmediler ama en azından görsellerim kaldırılsın istedim. Çarşamba günü tekrar gidip bir dilekçe daha vereceğim. İnsanların en zayıf noktasından vurmak tam bir umut tacirliği! Emek hırsızlığı ile bunu yapmak tam bir acizlik. Ne kadar garip sayfa hiç iletişim bilgisi yok kargo gönderimi paravan şirket aracılığı ile yapılıyor yani bas bas bağırıyorlar dolandırıcıyız diye ama kimse bunu fark etmiyor sanırım.</i></span></b></p><p style="text-align: center;"><b><span style="font-family: Open Sans;"><i> Gamy Nutrition aslında sizi zayıflatacak ürün değil. Sadece emek hırsızlığı yaparak sizin paranızı çalacak bir ürün. Lütfen çevrenizde bu tarz ilaç, çay, kahve alan insanları uyarın. Sizi sizin iradenizden başka hiçbir kafa yapısı zayıflatamaz. Yazık ki bu tarz sayfalar yüzünden ben aktif kullandığım diyet hesabımı bir süre kullanmama kararı aldım. Çalmaya, kopyalamaya devam edecekler bu tarz kalitesiz insanların ekmeğine yağ sürmek istemedim. </i></span></b></p><p style="text-align: center;"><b><span style="font-family: Open Sans;"><i> Bugün kısaca sinirli ve bol koşturmalı geçti sevgili okur. Sen ne düşünüyorsun nasıl bir yol izlemeliyim ? Bir umut taciri ile hiç karşı karşıya kalmadım merak ediyorum insanlar gerçekten bu kadar acımasız mı ? Ya da bu ürünleri alanlar iradelerini koruyamayacak kadar aciz mi ? Peki hukuk yolunda ilerleme kaydetmek bu kadar zor ve meşakkatli miydi her zaman ? Sorular böyle uzar gider. Sevgiler..</i></span></b></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEi_xrSQAaFM6JfsXP8_yeXV5HsfYMWAZrDl8xhE2cCK_zuyov5vV7-xhw22OvsWafc3QaF62pM7jeD_XmNHGQZmviXMyxb4krIbD28okXF_hs5dZAAtJJpEhTC2pV9mQTYpOP0tU5IRgsjIm6NWCk_9rffUia2swGlejhq4nWsjzFjy7ZgtlZrrYof3ew/s1600/WhatsApp%20Image%202022-10-31%20at%2010.58.06.jpeg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="1600" data-original-width="738" height="400" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEi_xrSQAaFM6JfsXP8_yeXV5HsfYMWAZrDl8xhE2cCK_zuyov5vV7-xhw22OvsWafc3QaF62pM7jeD_XmNHGQZmviXMyxb4krIbD28okXF_hs5dZAAtJJpEhTC2pV9mQTYpOP0tU5IRgsjIm6NWCk_9rffUia2swGlejhq4nWsjzFjy7ZgtlZrrYof3ew/w185-h400/WhatsApp%20Image%202022-10-31%20at%2010.58.06.jpeg" width="185" /></a></div> Bu sadece tek görselim.. Yukarısındaki yazıda bana ait.<br /><p style="text-align: center;"><br /></p>siradanbirkaktushttp://www.blogger.com/profile/15878244349827425234noreply@blogger.com2tag:blogger.com,1999:blog-6231492463786279915.post-18922957330881022832022-10-30T07:23:00.001-07:002022-10-30T07:23:27.445-07:00Ekim Ayı Nasıl Geçti ?<p> <span style="font-family: Open Sans;"><b> Gözden uzak olan gönülden de ırak olurmuş. Uzun zamandır yoktum sevgili okur ve kayıp oluşumu fark eden sadece bir kişi olmuş buradan ona kocaman sevgiler. Her zaman ara ara yazmasamda bloguma bakan eden var mı diye istatistik kontrolü yaparım. Dün gece yine istatistiklere bakarken birde yorumlara bakayım diye geçirdim içimden ve birisi bana işaret yollamış. Nerelerde olduğumu ve nasıl olduğumu merak etmiş. Sanki artık aramıza dön der gibiydi. Benim için tamam bu bir işaretti ve bende bugün için yazmayı planladım ve birçok işimi bıraktım oturdum ekranın karşısına. O kadar güzel bir güne denk geldi ki aslında içerik bile düşünmeden yazacağım konu belli. Evet ay sonu değerlendirmesi tabiikiiii. Haydi bakalım başlayalım..</b></span></p><p><span style="font-family: Open Sans;"><b> Ekim ayı sonbahar ortaları olduğundan mıdır bilinmez insanlar bu ayda daha duygusal zamanlar yaşarlar. Bu ay içerisinde genelde battaniye altında tüm gün vakit geçirmek çoğu kişinin tercihleri arasında en başta yer alıyor. Bunun nedenini doğrusu bende çok merak ediyorum çünkü bende de bu istek çok yüksekti ay boyunca. Ekim ayını battaniye altında geçirmedim tabiki peki nasıl geçirdim ben bu ayı ?</b></span></p><p><span style="font-family: Open Sans;"><b> Ekim ayı benim için dolu dolu ve çok koşturmacalı geçti doğrusu. İlk olarak stajımın bitmesine(bununla ilgili güzel ve ayrıntılı bir yazı yazacağım) bugün itibari ile tam 19 gün kaldı. Gerçekten kurtulmak istiyorum şu staj olayından resmen parasız köle gibi hissediyorum kendimi ve sevmediğim insanlarla aynı ortamda çalışmak beni dahada yoruyor. Sabır sabır diye diye kocaman 24 haftayı bitirdim şurada üç haftanın lafı hiç olmaz bile değil mi ? </b></span></p><p><span style="font-family: Open Sans;"><b> Ekim ayında diğer ilgi odağımdan birisi ehliyet derslerim ve direksiyon derslerim oldu. Evet ben ehliyet almak için uğraştım bu ay boyunca önce yazılı sınava hazırlandım ve ideal puanla geçtim. Şimdi iki haftadır da direksiyon dersleriyle uğraşıyorum. İnanır mısın en çok korktuğum şey panik yapmak veya bilmediğim bir hastalığımın ortaya çıkmasıydı. Benden sonra derse giren bir arkadaşın mesela panik atağı çıktı ve dersi bırakıp doktorla tedaviye başladılar. Her ne kadar hevesim olsada en baştan acaba benimde korkum olur mu gibi garip düşünceler sardı içimi. Araca bindiğim ilk günden beri çok şükür hiçbir sıkıntım olmadı çok rahat ve soğukkanlı bir şekilde kullanıyorum ve inanılmaz iyi geliyor bana araç kullanmak. Sanki tüm yorgunluğum, stresim, gerginliğim o koltuğa oturduğumda geçiyor ve kafamı dağıtmakta aşırı iyi bir hobi. Evet hobi diyorum ne kadar herkes için gerekli olsa da araç kullanmak herkes trafiğe çıkmamalı bu yüzden bana göre bu bir hobi ve herkesin yapmaması gereken bir hobi. Bakalım haftaya cumartesi ehliyet sınavından sonra da böyle konuşabilecek miyim ? :)</b></span></p><p><span style="font-family: Open Sans;"><b>Ekim ayında diğer ilgi odağım kilo vermekti. Son 2 aydır kilo vermekle uğraşıyorum ve bence çok güzel ilerledim. Son bir haftadır iki ileri bir geri gitsemde bence ay geneline baktığımızda toplam 3.5 kilo vermiş bulunmaktayım. İlk ay şekersiz beslenmeye çok özen gösterdim bu ay biraz daha rahat davrandım şeker konusunda katı olmadan ilerledim. İki aylık genel özete bakarsak zaten toplamda verdiğim rakam 11,6 kg oluyor. Bence muhteşem yani üzerimden büyük bir yük atmış oldum. Eski kıyafetlerin bile bollaştığını görmek insanda aşırı mutlu edici bir his bırakıyor. </b></span></p><p><span style="font-family: Open Sans;"><b> Ekim ayı için en son olay ve benim için inanılmaz mükemmel olan olay ise İzmir'e gidişimizdi. 25 yaşına girdiğimde hayalim bu sene görmediğim 3 şehir gezmekti yılın son çeyreğinde bu 3 şehir hayalinden birini anca gerçekleştirebildim ve İzmir inanılmaz güzeldiiiiii. Hani hep anlatırlardı şöyle farklı böyle hoş diye ve bana inandırıcı gelmezdi. Sadece 14-15 saat zaman geçirebildim ama inanılmaz mükemmeldi. Hatta eşime dedim seneye nolur burada en azından 3-5 gün kalalım daha güzel yerlerini görelim dedim. Gördüğümüz yerler Konak-Alsancak-Bornova'dan ibaretti ama ben resmen aşık olarak döndüm. Daha dolu dolu yaşayacağım bir zaman diliminde tekrar oraya gitmeliyim bunu da kafaya koydum. </b></span></p><p><span style="font-family: Open Sans;"><b> Ekim ayında ne okudun, ne izledin, hedefler ne alemde derseniz hemen onu da anlatayım kısaca. Ekim ayı girişinde 40 sabah erken kalk diye bir etkinliğe başlamak istedim ama ne yazıkki 6'da uyanma işlemini bir türlü başaramadım ama düzenli olarak 7'de uyandım diyebilirim. İşe gitmeye alıştığımdan mıdır bilmiyorum ama geç kalkmak istesem de en geç 9'da uyanıyorum. İzlediklerime gelirsek ay başında vizyona giren "KİM BU AİLE?" filmine sinemada gittik gayet komik ve başarılıydı. Bir diğer izlediğim film ise Nick Stoller'ın yönettiği "KÖTÜ KOMŞULAR" filmi oldu. Sevdin mi derseniz emin değilim. Okuduklarım arasında 2 kitap var. Ayın ilk yarısında okuduğum aşırı komik ve farklı olan kitap "LEYLA İLE MECNUN" oldu. Aşırı sevdim ve çok güzeldi şiddetle öneririm yorumunu yapacağım daha sonra zaten. Ayın diğer yarısında ise beni en başta deli eden ama sonradan sevdiğim kitap "GÖSTERİ PEYGAMBERİ"ni okudum. Hatta okudum değil de okuyorum diyeyim. Yarına o biter diye planlıyorum. Bu kitap hakkında yazacağım çok şey var benden demesi. </b></span></p><p><span style="font-family: Open Sans;"><b>Sevgili okur benim Ekim güncem bu şekildeydi. Daha anlatacağım paylaşacağım bir sürü olay var ama her şeyi bir anda anlatmamalıyım. Uzun uzun yazılarla seni sıkmak istemem. Peki senin Ekim ayın nasıl geçti ? Sana göre verimli bir ay mı geçirdin yoksa tüm ay boyunca battaniye altında pinekledin mi ? Yaz mutlaka çünkü merakla bekliyorum cevapları. Sevgilerle..</b></span></p><p><span style="font-family: Open Sans;"><b><br /></b></span></p><p><span style="font-family: Open Sans;"></span></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><span style="font-family: Open Sans;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgbxS7w7-cjhl-Hk_Kusn-9p6QNh05z3gzPMS-2k95KZ-DSO864VY0XrXu2VX4ZxHTpzo3o_OdnDy3ewcXQW9VWWDxMaT-tlGZRxuYr6J2m8r5x2wjI6xm0kCNdkgUu-nmHY3KtJsV9RqrCYsOGflzserEiEQNqg8YR3Wtc1M1NMSscJ8RxByscs0UFnw/s2340/Screenshot_2021-08-29-10-21-56-788_com.whatsapp.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="2340" data-original-width="1080" height="640" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgbxS7w7-cjhl-Hk_Kusn-9p6QNh05z3gzPMS-2k95KZ-DSO864VY0XrXu2VX4ZxHTpzo3o_OdnDy3ewcXQW9VWWDxMaT-tlGZRxuYr6J2m8r5x2wjI6xm0kCNdkgUu-nmHY3KtJsV9RqrCYsOGflzserEiEQNqg8YR3Wtc1M1NMSscJ8RxByscs0UFnw/w296-h640/Screenshot_2021-08-29-10-21-56-788_com.whatsapp.jpg" width="296" /></a></span></div><span style="font-family: Open Sans;"><br /><b><br /></b></span><p></p><p><span style="font-family: Open Sans;"><b> </b></span></p><p><span style="font-family: Open Sans;"><b> </b></span></p>siradanbirkaktushttp://www.blogger.com/profile/15878244349827425234noreply@blogger.com5tag:blogger.com,1999:blog-6231492463786279915.post-60150675772192446152022-05-11T00:26:00.002-07:002022-05-11T00:26:34.453-07:00Film Yorumum : Instant Family <p style="text-align: center;"><span style="font-family: georgia;"><b><i> Aile bir çocuğun ya şansıdır ya da şansızlığıdır. Herkes dünyaya gelirken ailesini seçmek ister imkanlar elde olsaydı. </i></b></span></p><p style="text-align: center;"><span style="font-family: georgia;"><b><i> Film başrollerinde Rose Byrne var ve film boyunca bu kadına bir türlü ısınamadım nedensizce. Film konusu ise oldukça hoştu bence özellikle ailesiz olan çocuklarında var olduğuna dikkat çekmek için çok güzel bir yapım olmuştu. Konuya gelirsek Amerika'da yaşayan ve çocuğu olmayan bir çift ailelerinin dalga geçmesi üzerine koruyucu aile olmaya karar verirler. En başta kocası Pete bunu istemese de Ellie(Rose Byrne) bu duruma oldukça istekli ve meraklıdır. Pete'yi ikna ettikten sonra da koruyucu aile kurumuna başvururlar ve uzun süreli bir eğitim haftası geçirirler kurumun ilk şartı budur çünkü. Kuruma Ellie ve Pete ile beraber koruyucu aile olmak için başvuran farklı çiftler ve hatta tek başına koruyucu aile olmak isteyen kadın ve erkekte vardır. Uzun eğitim programı sonunda tüm kurs ve sınavlar başarılı geçince kurumda kalan çocuklarla tanışma günü düzenlenir bu bir nevi hangi çocukla elektrik uyumu sağlanacağının test aşamasıdır. Bu tanışmada yaşları 12 ve üstü olan ergen çocuklarla kimse ilgilenmez herkes daha küçük yaştaki çocuk grubuna yönlenir. Ellie ve Pete'de bunu yapar ve en sonunda onların ilgisini Lizzy verdiği cevaplarla ve asi tavırlarıyla çeker. Daha sonrasında Lizzy'nin kardeşlerinden habersiz şekilde onu evlat edinmeye karar verirler ve kurum Lizzy'nin iki kardeşi daha olduğunu ve onları ayırmamak daha doğru bir tercih olacağını belirtir. Ellie ve Pete bu duruma hiç hazır olmadıkları için düşünmeye çekilirler ve kararları ise filmin asıl başladığı yer olur. </i></b></span></p><p style="text-align: center;"><span style="font-family: georgia;"><b><i> Film genel olarak Lizzy'nin bu koruyucu aileye karşı tutunduğu tavır ile ilerliyor. Film ortalarında ise bize şu mesaj veriliyor koruyucu aile mi yoksa biyolojik aile mi ? Bunu bende çok düşündüm ama benim tercihim koruyucu ailem olurdu. Ne kadar biyolojik annem olsa da ben düştüğümde elimden tutup kaldıran dizlerimin yarasını silen koruyucu annem olacak sonuçta. Siz bu durum hakkında ne düşünüyorsunuz yorumlarda buluşalım :)</i></b></span></p><p style="text-align: center;"><span style="font-family: georgia;"><b><i> Son olarak asla atlamak istemediğim ve bahsetmek istediğim bir konu ise çocuk oyuncu Julianna Gamız'ın mükemmeliğiydi. Film boyunca hem sinir olduğum hem de en çok güldüğüm karakteri yani Juan'ı canlandırmış ve yaşına göre oldukça fazla iyi oyunculuk sergilemiş. </i></b></span></p><p style="text-align: center;"><span style="font-family: georgia;"><b><i> Film yorumum bu kadar izlediğinizde zaman kaybetmeyeceğiniz ve size ailenin önemini bir kez daha hatırlatan bir film olacaktır. Sevgilerle.. </i></b></span></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEh29Hr3xE5hDFExgR9hwLMy5A4TjiuK0XzGYauk-19-WqWikfdE8E9u6Js7LhLgJpPYC25KFm9d7NiKFH4F-VQuAJa3kGxsesOXrUYvcqosRMvDyGRhPfM8oC48NW66OyzWu7jtJHx1OXsHaBwTr72QKWbskJsl5WQAVM4KzxPhl3taQiI6sF9DTigIRg/s513/in.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="513" data-original-width="342" height="400" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEh29Hr3xE5hDFExgR9hwLMy5A4TjiuK0XzGYauk-19-WqWikfdE8E9u6Js7LhLgJpPYC25KFm9d7NiKFH4F-VQuAJa3kGxsesOXrUYvcqosRMvDyGRhPfM8oC48NW66OyzWu7jtJHx1OXsHaBwTr72QKWbskJsl5WQAVM4KzxPhl3taQiI6sF9DTigIRg/w266-h400/in.jpg" width="266" /></a></div><br /><p><br /></p>siradanbirkaktushttp://www.blogger.com/profile/15878244349827425234noreply@blogger.com9tag:blogger.com,1999:blog-6231492463786279915.post-73375954105637926602022-05-09T05:19:00.003-07:002022-05-09T05:19:57.313-07:00Motivasyon, Düzen ve Sağlıklı Yaşam<p style="text-align: center;"><span style="font-family: georgia;"><b><i> Son zamanlarda herkesin dilinde motivasyon, düzen ve sağlıklı yaşam var. Hiç dikkat ettiniz mi ? Sürekli fit görüneyim, hayatımın her alanı düzenli gitsin, hep mutlu mesut yaşayayım, herkes bana imrensin v.s şeklinde yaşıyorMUŞ gibi yapan ama kamera arkasında ne olduğundan bihaber olduğumuz insanlar var. Öncelikle böyle bir yaşam şekli yok arkadaşlar bunda anlaşalım. Kimsenin kusursuz ve mükemmel giden bir hayatı yok olamaz da var diyenle bir tanışmak isterim. Herkesin hayatında olumsuzluklar yaşadığı, motivasyon kaybettiği hatta dibin dibini gördüğü dönemler oluyor. </i></b></span></p><p style="text-align: center;"><span style="font-family: georgia;"><b><i> Sanal dünya yeni yansımalarında her şeyi kusursuz gösterme çabası içerisinde. Gerek ikili ilişkilerde, gerek dış görünüşte ve gerekse psikolojik olarak. Bende bir aralar bu dünyanın içinde kayboldum ve sürekli neden soruları ile boğuşmaya başladım. Fark ettim ki kamera önünde olan bu olaylar aslında kamera arkasında çok farklıymış. Benim bunu anlamam epey uzun sürdü orası ayrı tabi.. Bu durumu anlayamayan birçok kişi psikolojik olarak oldukça kötü durumda ve kimisi bu yaşananlar yüzünden intihara kadar götürmüş olayı maalesef.</i></b></span></p><p style="text-align: center;"><span style="font-family: georgia;"><b><i> Hayatımız mükemmel değil ama yine de mükemmelleştirmek için bizde bir şeyler yapamaz mıyız? Tabi ki yaparız! Yeter ki isteyelim. Bende uzun zamandır sürekli düşe kalka gittiğim bir hayat yaşıyorum motivasyonel olarak. Bu aralar motivasyonum tamken hemen kaleme alayım dedim nasıl motivasyonumu yükselttiğimi. Öncelikle yaklaşık 2 haftadır bir kısır döngüye sıkışmıştım. Sürekli canım sıkılıyordu ve bu sıkıntıyı yemek yiyerek çözmeye çalışıyordum. Ardından yemek yedikçe kilo alıyordum daha çok moralim bozuluyordu ve yeniden yemek yiyordum bu şekilde bir döngü içinde sıkışmıştım. Sonra dedim dur! Ne yapıyorum kendime dedim zaten yeterince kilon var üstüne yenilerini ekleme kızım. Hemen kağıt kalem aldım elime artık herkesten duyduğunuz 21 günlük programı ölçtüm, tarttım, biçtim ve oluşturdum. Ve en önemlisi olayı kafamda bitirmeye odaklandım. Çünkü daha önce sağlığa zararlı bir madde ile ilgili bir karar aldım ve kafamda bitirdiğim gün bitti olay bununla ilgili farklı bir yazı kaleme alırım yine. Şimdi bugün listenin ilk günü ve benim için oldukça güzel ilerliyor. Ve kendimi farklı bir spora yönlendirerek yogaya başladım bugün ikinci günümdü. Evde yoga yapmayı deneyimlemekte ayrı bir keyifli tabi ileride o kadar esnek olup amuda kalkabilir miyim bilemem ama :) </i></b></span></p><p style="text-align: center;"><span style="font-family: georgia;"><b><i> Motivasyonumu sağlamak için öncelikle olay kafada bitirmekti. Diğer ekstralar ise bunu destekleyen eylemler yani keyif aldığım şeyleri 21 gün boyunca tekrarlamak mesela düzenli kitap okumak, blog yazmak, sabah erken uyanmak gibi. Birde şekersiz 21 güne başladım bakalım bu 21 gün bana neler katacak çok merak ediyorum. Kısacası lütfen sanal dünyadaki garip güzelliklere aldanmayın hayat sizin ve güzelleştirmek sizin elinizde. Sağlıcakla kalınız.. </i></b></span></p><p style="text-align: center;"><span style="font-family: georgia;"><b></b></span></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><span style="font-family: georgia;"><b><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEj36PKnwUpglA6IspI4JLMMef7P7EFYRRwANqou_OutEY_7Lc7KZBRyUaebOe8aZPgIQ1kMNmWkdEPk2XAM1K6e4c8XOC_fGBJ-_c-Lum-9cJa6NxGyXNTlkg_ivN2m_DBtPOahHAAobhPeWa9TiA5-i-ZdSmqGxRfBmRQY-7bxCe--xY3PjaQNxWZvvQ/s1200/ss.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="698" data-original-width="1200" height="233" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEj36PKnwUpglA6IspI4JLMMef7P7EFYRRwANqou_OutEY_7Lc7KZBRyUaebOe8aZPgIQ1kMNmWkdEPk2XAM1K6e4c8XOC_fGBJ-_c-Lum-9cJa6NxGyXNTlkg_ivN2m_DBtPOahHAAobhPeWa9TiA5-i-ZdSmqGxRfBmRQY-7bxCe--xY3PjaQNxWZvvQ/w400-h233/ss.jpg" width="400" /></a></b></span></div><span style="font-family: georgia;"><b><br /><i><br /></i></b></span><p></p>siradanbirkaktushttp://www.blogger.com/profile/15878244349827425234noreply@blogger.com8tag:blogger.com,1999:blog-6231492463786279915.post-40745521307112783742022-05-04T03:15:00.004-07:002022-05-04T03:15:56.564-07:00Kitap Yorumum : Beyaz Zambaklar Ülkesinde <p style="text-align: center;"><span style="font-family: georgia;"><b><i> Kitaplar dünyayı değiştirmez, dünyayı insanlar değiştirir, insanları da kitaplar değiştirir. Sizi değiştiren bir kitap var mı, varsa hangisi diye sorsalar sanırım benim cevabım Beyaz Zambaklar Ülkesinde kitabı olurdu. Uzun zamandır siyasi, kişisel gelişim veya bana bir şeyler katacak kitaplar okumuyordum. Geçenlerde bir arkadaşım kütüphaneye bağış yapmak üzere baya dolu dizgin kitap poşeti ile kursa gelmişti. Bende hemen neler bağışlayacak diye kitapları incelemeye aldım ve uzun zamandır gördüğüm ama yolumun kesişmediği kitapları hemen aldım kendisinden. Bu kitaplardan biri de buydu. İyi ki yolum kesişmiş dediğim kitaplardan biri oldu. </i></b></span></p><p style="text-align: center;"><span style="font-family: georgia;"><b><i> Kitap Mustafa Kemal Atatürk'ün çok önemsediği ve okul müfredatlarına konulmasında ısrarcı olduğu bir kitapmış bunu bende yeni öğrendim. Hatta askeri okullarda zorunlu okutulan bir kitapmış. Şuan da okutuluyor mu bilmiyorum ama okutuluyorsa buna çok sevinirim. Aklıma ilk olarak öğretmen arkadaşlara bu kitabı okutun demek geldi henüz yeni bittiği için arkadaşlara henüz bunu çıtlatmadım ama edebiyat öğretmeni arkadaşlara belirteceğim. Yeni nesile oldukça katkısı olacak bir kitap bana göre. Okunmalı, okutulmalı tadında.</i></b></span></p><p style="text-align: center;"><span style="font-family: georgia;"><b><i> Kitap konusuna gelecek olursak Petrov'un 1920'li yıllarda yazmış olduğu bu kitap Finlandiya'nın doğuşunu ve bataklıktan nasıl kurtulduğundan ibaret. İlk 45-50 sayfa oldukça sıkıcıydı tabi çünkü yazarın hayat hikayesini falan anlatıyor. Tabi her kitap gibi bu sayfalardan sonra akıcı kısım başlıyor zaten. Anlatımı oldukça sade bir dille yapılmış ve akıcı ilerliyor. Her sayfada ayrı bir bilgi ayrı bir ruh var zaten. Kitabı bitirince ben neden bu kadar boş hayat yaşıyorum moduna giriyorsunuz hatta. Finlandiya'nın nasıl bu kadar yüksek eğitim seviyesine geldiğini kitabı okuduktan sonra çok iyi anlıyorsunuz ve Mustafa Kemal'in neden bu kitapta ısrarcı olduğunu da anlıyorsunuz. Bir nesli nasıl yetiştirmeniz gerektiğinden tutun, yaşlı neslin bize neler katacağına kadar bir çok şey mevcut. </i></b></span></p><p style="text-align: center;"><span style="font-family: georgia;"><b><i> Kitapla ilgili ve kitabın ülkemize uyarlanması ile ilgili sayfalarca yazı yazabilirim. Lakin burda benim yazdıklarımı okumak yerine kitabı okumanızı ve oradan kendinize, hayatınıza yön verecek o cümleleri bulmanız nacizane tavsiyemdir. </i></b></span></p><p style="text-align: center;"><span style="font-family: georgia;"><b><i> ..."Gençlerinizi değil kendinizi suçlayın. Nasıl yetiştirirseniz gençler öyle olur."</i></b></span></p><p style="text-align: center;"><span style="font-family: georgia;"><b></b></span></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><span style="font-family: georgia;"><b><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjZfDe9Yh_-p94lcEYuCIOyp2udO0r4Wfqa46p864Ml4u96bQBBYfzURHvps8Y6lCau9Cy1k-3zDxe9bREC-QzfkWgj3twlzhomHo8SvgP99YDTWoQ3QBy-lgoaAIQWQu5-KAlByWq1Ie8pIIvj8OjDNjtYMaLqj8JokxATvnOISV80IpbzRcyPn-CrCQ/s375/bb.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="375" data-original-width="375" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjZfDe9Yh_-p94lcEYuCIOyp2udO0r4Wfqa46p864Ml4u96bQBBYfzURHvps8Y6lCau9Cy1k-3zDxe9bREC-QzfkWgj3twlzhomHo8SvgP99YDTWoQ3QBy-lgoaAIQWQu5-KAlByWq1Ie8pIIvj8OjDNjtYMaLqj8JokxATvnOISV80IpbzRcyPn-CrCQ/s320/bb.jpg" width="320" /></a></b></span></div><span style="font-family: georgia;"><b><br /><i><br /></i></b></span><p></p>siradanbirkaktushttp://www.blogger.com/profile/15878244349827425234noreply@blogger.com10tag:blogger.com,1999:blog-6231492463786279915.post-68319364493047425492022-05-02T13:23:00.002-07:002022-05-02T13:23:14.634-07:00Kitap Okumak Zenginlik Gösterisi Sayılıyor<p style="text-align: center;"><b><i><span style="font-family: georgia;"> Tüketim çağının kıyasıya rekabet ettiği global dünyada bilgi parayla satılan bir ürün olarak sayılmaya başlandı. Yanlış okumadınız bilgi artık parayla satın alınan bir ürün. Kültürlü olmak, araştırma yapmak, okumak artık parayla gerçekleştirilen bir ürün. Kitapların tarihe karışmasına çok az kaldığı için midir yoksa sanal dünya kitapları yok etmeye başladığından mıdır bilinmez ama kitapların raf fiyatları dudak uçuklatıyor. Bu durumdan ise en çok etkilenen tabiki biz geleneksel okuyucular olduk.. </span></i></b></p><p style="text-align: center;"><b><i><span style="font-family: georgia;"> Bugün bayram diye şöyle bir alışveriş merkezlerine bakalım dedik malum gurbette olduğumuz ve tanıdık eş dost olmadığından yapabileceğimiz aktivitelere yöneldik. Yolumuz bizi ünlü zincir kitapçılardan birine sürükledi. Yaklaşık 13-14 yaşından beri sağlam bir okuyucuydum son iki yıla kadar. Son iki yıldır kendime zaman ayırıp kitaplara çok zaman ayıramasam da yıllık 10-12(son iki yıldır sadece) kitap bitiriyorum ve hiçbir zaman yeni çıkanlar ve çok satanlar listesinden uzak kalmıyorum. Neyse bugün de şöyle bir raflara uzun uzun göz atmak istedim zamanımda varken. Göz attım ama keşke atmaz olaydım. Öncelikle çıkan kitaplara bakmak gerekirse gerçekten elle tutulur, dolu dizgin çok az kitap vardı. Artık yayınevleri genç nesillere ayak uydurmaya başlamış gibi gözlemledim çünkü kitapların çoğu lise aşk kitaplarından ibaretti yani okuduğunuzda yazlık dizi izlemiş gibi hissedeceğiniz yada daha çok ergenlik dönemindeki çocuklara kötü örnek olacak içerikli kitaplar. Hatta birkaç yıl önce 22-23 yaşında okuduğum bir kitabı bugün 12-13 yaşındaki bir kız aldı kitap içeriği internetten tanıştığı çocuk ile sevgili olan ve onun için ülke değiştiren bir kız ile erkeğin aşk hikayesiydi. Kızın elinde görünce baya şaşırdım çünkü okuması gereken yaş grubu olduğunu düşünmüyorum çünkü bu tarz şeylere özenmesi yüksel ihtimal. Ne yazık ki babası da o kitabın içeriğini incelemedi bile. Kızla ufak bir sohbet imkanım oldu ve yazarın baya hayranı olduğunu belirtti. Sevinsem mi üzülsem mi bilemedim burada yorumu size bırakıyorum.. Dediğim gibi zaman zaman bende okurum bu tarz kitaplar ama yeni çıkanların yarısından fazlası bu tür kitaplardan ibaret olması ve kontrolsüz şekilde uygun yaş grubunun almaması beni üzdü. Ülkemize bu tarz kitaplar ne katacak ki diye düşünüyor insan.</span></i></b></p><p style="text-align: center;"><b><i><span style="font-family: georgia;"> Dikkatimi çeken diğer konu ise çizgi romanların yeniden popüler olmaya başlaması. Sanırım bunda yine uzun soluklu tasvirlerden sıkılan daha çok kısa cümleler oku geç ve karikatürlere bak şeklinde ilerleyen sanal gençlik zihniyeti etkili oldu. Farkındaysanız artık kimse uzun uzun yazılar okumuyor sadece izliyoruz, kısa cümleler okuyup ekranı kaydırıyoruz. Yine de demode olan çizgi romanların gün yüzüne çıkmasına bir bakıma sevindim. </span></i></b></p><p style="text-align: center;"><b><i><span style="font-family: georgia;"> Dikkatimi çeken asıl konuya gelecek olursak fiyatlar.. Yeni çıkan kitaplar arasında bir iki kitap oldukça hoştu konusu, kapak tasarımı falan tam benlikti arka kapakta en alt kısma bakınca küçük çaplı bir kalp krizi geçirdim. Fiyatlar ortalama 50-70 TL arasında değişiyordu. Şaka gibi ama eskiden yeni çıkan ciltli kitapların satış fiyatı 25 TL idi bugün ise 25 TL tutarında sıfır kitap kalmamış. Kitapçıda yaklaşık iki saatimi geçirdim ve 25 TL tutarında bir kitap göremedim. Bundan çıkarımım ise artık kitapları sadece zenginler alıp okuyabilecek biz sadece ikinci el kitaplara yönelebiliriz gibi görünüyor. Canım ülkemde bilgi edinmenin maliyeti bu kadar yüksek olması gençliğe yapılan büyük bir engel bence. Eğer aydınlık ve muasır medeniyetler seviyesine çıkması bekleniyorsa gençliğin önce bilgi edinmeyi ücretsiz hale getirmeliyiz. Sanal dünya ile yolumuza çokta devam edebileceğimizi sanmıyorum. Ben bugün bir sıfır kitap aldım o zaman zengin olduğumu beyan edebilirim sanırım ne dersiniz ? </span></i></b></p><p style="text-align: center;"><b><i></i></b></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><b><i><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgOb2JOyTcxXQo0cCLGoKMffaU8l7AshtNJZ_dnskKgNzoyNcZTsqNvCQJxxlprxabqdWcdJAtQ4SiRBG8tnN1SbLRjM5hUK0s879mHuq6wEI9fizlHGOVcOXQ6QxxkdVAL_GsoSSD6zsPPkumwpIL787E1kFPb92A8nY2RrfKqs-ub15hFliv-2pUsJQ/s1920/kkkk.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="1280" data-original-width="1920" height="266" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgOb2JOyTcxXQo0cCLGoKMffaU8l7AshtNJZ_dnskKgNzoyNcZTsqNvCQJxxlprxabqdWcdJAtQ4SiRBG8tnN1SbLRjM5hUK0s879mHuq6wEI9fizlHGOVcOXQ6QxxkdVAL_GsoSSD6zsPPkumwpIL787E1kFPb92A8nY2RrfKqs-ub15hFliv-2pUsJQ/w400-h266/kkkk.jpg" width="400" /></a></i></b></div><b><i><br /><span style="font-family: georgia;"><br /></span></i></b><p></p>siradanbirkaktushttp://www.blogger.com/profile/15878244349827425234noreply@blogger.com9tag:blogger.com,1999:blog-6231492463786279915.post-34207883836156834512022-05-01T12:22:00.000-07:002022-05-01T12:22:06.290-07:001 Mayıs İşçi ve Emekçi Günümüz Kutlu Olsun!<div style="text-align: center;"><i><span style="font-family: helvetica;"><b> 1 Mayıs İşçi ve Emekçi Gününden selam olsun. Dünyada emek vererek çalışmak ve karşılığında emeğinizin parasını hak etmek oldukça zor bir eylem çünkü hiçbir para aslında emeğinizi tam anlamıyla karşılamıyor. Çalıştığım dönemlerde bende hayatı çok kez sorgulamıştım ve neden hak ettiğimizin tam karşılığında ücret almıyoruz diye çok düşünmüştüm. Sonuçta bedenen ve zihnen oldukça emek veriyoruz yaptığımız işlere. Karşılığında ise sadece karın tokluğu diyebileceğimiz bir miktarda para alıyoruz sadece. Ekonomik sistemimiz ne yazık ki..</b></span></i></div><div style="text-align: center;"><i><span style="font-family: helvetica;"><b> Yaklaşık bir yıldır ev hanımı olarak hayatıma devam ediyor gibi görünsem de aslında arka planda işletmeye çalıştığım bir atölyem var. Bana göre gerçekten emek vererek, yeri geliyor sabahlayarak, yeri geliyor ellerim yara bere içinde , zamanımdan ödün vererek, fedakarlıklar yaparak bir ürün çıkartıyorum ve bunlara paha biçmeye çalışıyorum. Yapılan emeklere paha biçmek inanılmaz derece zor. Genelde alıcı kişiler hep "ne var canım bunu yapmakta bu para çok bu ürüne" modunda yaklaşıyorlar. Verilen emeği her zaman eleştiriyorlar veya ürünü küçümsüyorlar. Oysa ürünü planlamak, defalarca kez bozup yeniden yapmak, fotoğraflamak, pazarlamaya sunmak, alıcı bulmak, alıcı ile iletişimde olmak, kargolamak ve olumlu geri dönüş almak çok yorucu ve zahmetli bir süreç. Tabi ki bunu yapmamakta benim elimde fakat günümüz şartlarında elimizde, heybemizde, ne varsa onu kullanarak bir şekilde para kazanmak zorundayız. Bende ancak bu şekilde kazanabiliyorum. Bu süreç aslında genele baktığımda sevdiğim bir hobimi yaparak para kazandığımı gösterse de geri planda oldukça kötü olaylar da yaşanabiliyor.</b></span></i></div><div style="text-align: center;"><i><span style="font-family: helvetica;"><b> Geçtiğimiz yıl yaşadığım bir olayı paylaşmak istiyorum bununla alakalı. Bir beyefendi sosyal medya üzerinden bana ulaştı ve oyuncak sipariş etmek istediğini belirtti. Yaklaşık o zamanın parası ile 600 TL tutarında siparişini oluşturduk kendisi ile. 3 adet oyuncak köpek bir adet aslan bir adet bebek istedi. Renklerini kararlaştırdık her şey tamam dendi ve ben ön ödeme almadan siparişleri hazırlamaya başladım. Benim genel huyumdur ürün bitmeden ödeme almam çünkü ne olur ne olmaz ölürüm kalırım kimse de o ödemenin alındığını bilmez adamın parası üstümde kalır diye bu topa girmem. Neyse efendim ben 3 adet köpeği 15 günde ördüm görselleri attım beyefendi beğendi. Aslana başladım bitirdim ve görseli attım beyefendi aslanın istediği renk olmadığını nasıl oluyorsa "genç aslan" istemiş benim ördüğüm ise "yaşlı aslan"mış. Bu sebepten ötürü biraz gerildik ve en sonunda tüm ürünleri iptal ettiğini hiçbirini istemediğini belirtti. Gitti mi benim 17 günlük emek çöpe ? Ürünler elimde kaldı ona mı üzüleyim, zamanım çöpe gitti ona mı yanayım bilemedim. Kısacası sosyal medyada harika işler çıkıyor ama bu tarz kötü olaylarla da karşılaşabiliyoruz. Tabi bana da ders oldu bu olay artık ön ödeme almadan hiçbir ürüne başlamıyorum. He aslanla köpek ne oldu derseniz bulduk alıcısını gönderdik sahiplerine :)</b></span></i></div><div style="text-align: center;"><i><span style="font-family: helvetica;"><b> Günün anlam ve önemine istinaden emeğinizin değerini bilecek işlerde çalışmanız veya müşterilerle karşılaşmanız dileği ile.. GÜNÜMÜZ KUTLU OLSUN!</b></span></i></div><div style="text-align: center;"><i><span style="font-family: helvetica;"><b><br /></b></span></i></div><div style="text-align: center;"><i><span style="font-family: helvetica;"><b><br /></b></span></i></div><div style="text-align: center;"><i><span style="font-family: helvetica;"><b><br /></b></span></i></div><div style="text-align: center;"><i><span style="font-family: helvetica;"><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEj8DIf20U-LAYS3rJQE6Env4ugScqvJeIqeAwoW_xq4N4qTRMXPiWU_NVkPFNFv42hEU-LZlMVoOHoypM0aYeww2mp7Dlbbl7NWxFoULaG8H1Adg42hbtNG_4dAVEWHz349SHvz7UuMLL-C-2PY1N9d96W3O5anv_Vqni_uR-eYoJftbNDThO4qHUFJGA/s800/111.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="500" data-original-width="800" height="250" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEj8DIf20U-LAYS3rJQE6Env4ugScqvJeIqeAwoW_xq4N4qTRMXPiWU_NVkPFNFv42hEU-LZlMVoOHoypM0aYeww2mp7Dlbbl7NWxFoULaG8H1Adg42hbtNG_4dAVEWHz349SHvz7UuMLL-C-2PY1N9d96W3O5anv_Vqni_uR-eYoJftbNDThO4qHUFJGA/w400-h250/111.jpg" width="400" /></a></div><br /><b><br /></b></span></i></div>siradanbirkaktushttp://www.blogger.com/profile/15878244349827425234noreply@blogger.com5tag:blogger.com,1999:blog-6231492463786279915.post-76231938041356176112021-08-11T12:52:00.002-07:002021-08-11T12:52:47.743-07:00Film Yorumum : Isn't It Romantic<p><span style="font-family: Shadows Into Light;"><b> Romantik komedi izlemek birçok insanın hoşuna gider kimisi ise asla hoşlanmaz. Filmin baş kahramanı Natalie ise ikinci gruba dahil bir kadın. Çok başarılı sayılmayan bir mimar olan Natalie tüm romantik olaylara karşı ve romantizmden asla hoşlanmayan bir kadın. Asistanı ise tam tersi tüm gün iş yerinde romantik türde filmler izlemeye bayılır. Bir gün Natalie iş dönüşü bir soygun karşısında kafasını yere vurur ve gözlerini hastanede açar. Gözlerini açtığında onu bambaşka bir hayat bekler tam olarak nefret ettiği romantik komedinin ortasında buluverir kendisini. Olaylara kendi bile inanamaz ve film sonuna kadar çok fazla şaşıracağı şey yaşar. </b></span></p><p><span style="font-family: Shadows Into Light;"><b> Filmde verilen ana mesaj aslında çok hoş "kendini sev"! Kendinizi sevdiğinizde aslında aşk hayatınız, iş hayatınız ve arkadaşlıklarınızın daha iyi gittiğini anlatmaya çalışmışlar. Ufakta bir eleştiri var aslında film içerisinde. Tüm romantizm filmlerinin bir klişe olduğunu anlatmaya çalışmışlar. Yağmur altında öpüşmek, tesadüf eseri çarpıştığın adama aşık olmak, etrafında seni seven erkeği fark etmemek gibi. Aslına bu eleştiri çok güzel ve yerinde olmuş çünkü gerçekten son zamanlarda filmlerde, dizilerde hatta birçok kitapta konu hep bu şekilde ilerliyor keşke buna bir el atılsa. <br /> Filmde başrolün kilolu bir kadın seçilmesi de beni ayrı bir cezbetti. Genel olarak zayıf, güzel, bakımlı kadınlar görmeye o kadar alışmışız ki toplum olarak bu tarz değişiklikler oldukça hoş doğrusu. Klişe kırmak için bir adım atılmış desek yeridir. Aşkı bedensel kalıplardan çıkartmak önemli bir detay.</b></span></p><p><span style="font-family: Shadows Into Light;"><b> Filmin kısa olması aslında biraz farklı geldi genelde iki saate yakın film izlerken bu film bir anda bitti. Film aslında izlerken çok sarmıyor sadece izlemek için izlemiş oldum ama yine de çerezlik film olarak öneririm. Vaktiniz varsa ve canınız sıkılıyorsa 80'ler müzik eşliğinde izleyeceğiniz film önerisi olarak kenarda dursun derim. İzlediyseniz filmi sizin de yorumlarınızı merak ediyorum.</b></span></p><p><span style="font-family: Shadows Into Light;"><b> Herkese sevgilerle..</b></span></p><p><span style="font-family: Shadows Into Light;"><b><br /></b></span></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiWO-XJ9-BV6RPhEFHVbrHi5rgEgPzM-EcE2UhBmhKp2D8qBFrjtTudT70THnjJ8VVvZd1j1rurPWhamc-hv5Cs9Ru4RWxegDF4gfuv8_AxRaHtor-4Gsj-FlQ5XjG0_5c9lSBkdCm59awH/s380/is.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="380" data-original-width="250" height="400" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiWO-XJ9-BV6RPhEFHVbrHi5rgEgPzM-EcE2UhBmhKp2D8qBFrjtTudT70THnjJ8VVvZd1j1rurPWhamc-hv5Cs9Ru4RWxegDF4gfuv8_AxRaHtor-4Gsj-FlQ5XjG0_5c9lSBkdCm59awH/w264-h400/is.jpg" width="264" /></a></div><br /><p><br /></p>siradanbirkaktushttp://www.blogger.com/profile/15878244349827425234noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-6231492463786279915.post-13421813175228755942021-08-09T13:34:00.002-07:002021-08-09T13:34:58.477-07:00Kitap Yorumum : Siyah Buz<p style="text-align: center;"><span style="font-family: Shadows Into Light;"><b> Mevsimsel kitapları okumayı seven tek ben miyim acaba ? Sizlere bugün tam kış zamanında okunacak benimde kışın okuduğum bir kitap önerisi ile geldim. Kitaba başlamam aslında ufak bir mola amaçlıydı çünkü elimde uzun soluklu ve hala bitmemiş bir seri vardı ve ben o seriyi okumaktan sıkıldığım için bu kitap ile mola vermek istedim tabi çok uzun bir mola oldu çünkü hala seriyi bitiremedim son kitabı ile bakışıp duruyoruz. Neyse efendim kitabımız bana göre oldukça eğlenceli, çıtır, kafa dağıtıcı, gençlere hitap eden bir konuya sahipti.</b></span></p><p style="text-align: center;"><span style="font-family: Shadows Into Light;"><b> Kitabımızın detayına gelecek olursak kitabımız Britt isimli bir kızın okullar kapanınca eski erkek arkadaşını geri kazanmak amacıyla arkadaşları ile dağa tatile gitmeye karar vermesi ile başlıyor. Bu dağ tatilinde ona çok sevdiği bir kız arkadaşı ve aşık olduğunu sandığı eski sevgilisi ve diğer arkadaşları eşlik edecekler. Britt eski sevgilisine hava atmak için bu dağ tatiline oldukça iyi hazırlanmış gerek doğa bilgisi olarak gerek uzun yürüyüşler olarak. Yola kız arkadaşı ile bir araçta çıkarlar fakat yolun belirli bir noktasından sonra yoğun kar yağışı arabanın gidişini engeller ve Britt ile arkadaşı arabadan inmek zorunda kalıp yardım bulmak amacı ile ormanın içine ilerlerler. Ormanda buldukları kulübe onlara büyük bir ümit ışığı olacak zannederler fakat kulübenin kapısını vurmaları ile kitap akış hızını arttırır. Kulübedeki iki adam onları rehin alır ve olaylar silsilesi ardı ardına gelişir. </b></span></p><p style="text-align: center;"><span style="font-family: Shadows Into Light;"><b> Kurgu olarak aksiyon, gerilim, korku tarzında okuyan kişilere göre baya hafif kalabilir. Ben çok bu tarz kitaplar okumadığım için bana çok iyi geldi. Sanırım bu kadar hızlı kitap okumamıştım gece uykumdan baya fedakarlık ettim kitabın sonunu merak etmekten. Yazar karakteri kurgularken bazı yerlerinde çok fazla sıradan hareketlere yer vermiş bazı yerlerde ise ana karakter aşırı ergence tavırlarda olmuş. Güzel bir noktaya da değinmiş aslında yazarımız sevgi veya aşk ile alışkanlığın farklı şeyler olduğunu çok ince bir dilde işlemiş. Tabi bunu anlamak o heyecan ve gerilim içinde biraz zor olsa da benim hoşuma giden bir taraf oldu. Kitap önerilerim arasında yer aldı çünkü insana kafa dağıtmak için terapi gibi geliyor. Okuyun ve okutun derim doğrusu. Eğer okuduysanız kitap hakkında düşüncelerinizi yorumda paylaşabilirsiniz.</b></span></p><p style="text-align: center;"><span style="font-family: Shadows Into Light;"><b> Herkese sevgilerimle..</b></span></p><p style="text-align: center;"><span style="font-family: Shadows Into Light;"><b><br /></b></span></p><p style="text-align: center;"><span style="font-family: Shadows Into Light;"></span></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><span style="font-family: Shadows Into Light;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhDVCvORwSySgjqCg0ThWLYfPSaPD1b5m9jsJRWjcutN9RvJDbb2liaDXqMhxro5MF26Tnd6qyMt4gVyeSlEMWMWyx9EivHCFpTsjk1MiPrz7UZb-JF9kpYyhkdqgckYHMDdhCBNohdzlSp/s900/52.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="900" data-original-width="620" height="400" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhDVCvORwSySgjqCg0ThWLYfPSaPD1b5m9jsJRWjcutN9RvJDbb2liaDXqMhxro5MF26Tnd6qyMt4gVyeSlEMWMWyx9EivHCFpTsjk1MiPrz7UZb-JF9kpYyhkdqgckYHMDdhCBNohdzlSp/w275-h400/52.jpg" width="275" /></a></span></div><span style="font-family: Shadows Into Light;"><br /><b><br /></b></span><p></p>siradanbirkaktushttp://www.blogger.com/profile/15878244349827425234noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-6231492463786279915.post-28470009666040512672021-08-06T05:45:00.000-07:002021-08-06T05:45:09.412-07:00Kitap Yorumum : Benim Küçük Sırrım<p> <span style="font-family: Shadows Into Light;"><b>Herkese merhabalar. Uzun ve yorucu bir kitabın daha sonuna gelmiş bulunmaktayım. Aslında kitap çerezlik bir okuma yapılacak türdendi fakat ben kitabı okumaya başladığım ve bittiği süre içerisinde evlendim, şehir değiştirdim, ev kurdum ve iki kez tatile çıktım. Tüm bunların sonunda kitap elime yapıştı kaldı resmen ve ancak bugün bitirebildim. </b></span></p><p><span style="font-family: Shadows Into Light;"><b> Kitaba gelecek olursak aslında yazarımız bir Wattpad yazarıymış bende bunu kitabın yarısına gelince öğrendim. Yarısına gelene kadar da kendi kendime acaba diye sorguladım çünkü kurgu, bölümler ve yazım tarzı Wattpad yazarlarına benziyordu. Kitap bana daha çok Büşra Yılmaz'ın 4N1K isimli kitabını anımsattı çünkü çok fazla benzerlik vardı. Wattpad yazarlarındaki sorun bu sanırım içerikler genelde aynı sadece isimler değişiyor. Aslında harika yazarlar çıkıyor aralarından ama kimileri de bu sorunun ağına düşüp orada kalabiliyor. Tabii ki eleştirmek bana düşmez sonuçta ben kitap okumaktan ileri bile gidemedim en azından arkadaşımız cesaret edip bu kitabı yazmış kendisini tebrik etmek gerekli yinede.</b></span></p><p><span style="font-family: Shadows Into Light;"><b> Kitap üniversiteyi yeni kazanmış genç kızımız Eylül'ün okula başlaması ile başlıyor. Malum üniversite ilk yıl yeni arkadaşlıklar, birbirini tanıma ile başladığı gibi Eylül'de muazzam bir arkadaş grubu içerisinde bulur kendini. İçlerinde olgun yapıda olanıda var ergen yapıda olanı da on sekiz olup aklı selim kişilere rastlamak biraz zor sonuçta. Eylül bu gruptaki tüm arkadaşlarını çok seviyor ve onlarla zaman geçirmekten mutluluk duyuyor ama ufak bir problem var. Eylül'ün gizlediği aslında çokta utanmasını gerektirmesede bir sır var ve o bu sırrını kimseyle paylaşamıyor. Paylaşamadığı gibi de sürekli yalan söylemek zorunda kalıyor. Eylül'ün bir de ilgi alanı var: kafes dövüşü! Küçük yaşlardan itibaren illegal yollardan bu kafes dövüşüne katılım sağlıyor ve Çember denilen bir kulüpte dövüşüyor. Bunu da bir diğer sırrı olarak okul arkadaşlarından saklıyor. Kulüpteki arkadaşları onun için arkadaştan öte kardeş gibiler ve Eylül'ü kız kardeşleri gibi koruyorlar. Kitapta diğer adı geçen Atlas ve Yağmur ise Eylül'ün sırrını bilen iki kişi. Yağmur Eylül'den intikam almak için her yolu deniyor ve en son öyle bir intikam alıyor ki Eylül ne yapacağını bilemiyor ve devamı ikinci kitapta..</b></span></p><p><span style="font-family: Shadows Into Light;"><b> Kitabın bitişi bana göre çok garipti ve Eylül'ün sakladığı sır aslında utanılacak ya da onu mağdur edecek bir sır değilmiş. Bunu öğrendiğinizde gerçekten bu muydu oluyorsunuz. Ben kitapta en çok Eylül'ün arkadaş grubunu ve onların arasındaki sohbeti beğendim. Keşke benimde öyle bir arkadaş grubum olsa diye içimden geçirdim hep. Herkese nasip olmuyor böyle arkadaşlıklar özellikle de şu çağda.. Yazarımızın kalemine kuvvet diyerek yazımı sonlandırıyorum. Okuduysanız sizlerin de bu kitap hakkında görüşlerinizi merak ediyorum yorumda paylaşabilirsiniz. <br /> Herkese kucak dolusu sevgilerle..</b></span></p><p><span style="font-family: Shadows Into Light;"></span></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><span style="font-family: Shadows Into Light;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgprdNsygAgkYSw1crNiiAZXqQ7t7Itikrb097q_mqmbh1Omo0nKoUt4oGUt4S-0wKZthbJR-_9TNimXM5FoRwBqhok6TQSKKMT5m-zY4cmyFgnPBtF6habEFNFYFIVWa9T6WZ3Np6pP0Fb/s278/ben.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="278" data-original-width="182" height="400" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgprdNsygAgkYSw1crNiiAZXqQ7t7Itikrb097q_mqmbh1Omo0nKoUt4oGUt4S-0wKZthbJR-_9TNimXM5FoRwBqhok6TQSKKMT5m-zY4cmyFgnPBtF6habEFNFYFIVWa9T6WZ3Np6pP0Fb/w262-h400/ben.jpg" width="262" /></a></span></div><span style="font-family: Shadows Into Light;"><br /><b><br /></b></span><p></p>siradanbirkaktushttp://www.blogger.com/profile/15878244349827425234noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-6231492463786279915.post-65954142581039830382021-08-05T03:25:00.005-07:002021-08-05T03:25:43.421-07:00Gezelim Tadalım : Zennup 1844<p></p><div style="text-align: center;"><b style="font-family: "Shadows Into Light";"> Bugün sizlere harika bir mekan önerisi ile geldim. Zennup 1844! İstanbul Zeytinburnu'nda Fişekhane'nin içinde olan şirin, sevimli ve cana yakın çalışanları ile sevgili Ömür Akkor şefimizin ve ortaklarının güzel restoranı Zennup..</b></div><span style="font-family: Shadows Into Light;"><div style="text-align: center;"><b> Mekanla beni buluşturan aslında eşim oldu çünkü kendisi Ömür şefi uzun zamandır takip ediyormuş. İstanbul'da sanırım hiç böyle bir restorana girmemiştim ben daha çok hızlı ye çık tarzında yerleri tercih ettiğim için bu restoran girdiğim ilk anda büyüledi beni. Normalde rezervasyon yaptırılarak gidilen bir yermiş fakat biz gittiğimizde şansımıza boş masa vardı. İçeri girdiğinizde sizi çok tatlı çalışanları karşılıyor ve size masanıza kadar eşlik ediyor. Bizim şansımıza o gün Ömür şef oradaydı hem de tam arka masamızda! Kendisini yakından görmek özellikle eşimi çok heyecanlandırdı. Hoşumuza giden yanı selam verdiğimizde kendisi gülümseyerek bizimle selamlaştı ve hal hatır sordu. Sanırım bu tarz kişilere ünlü camiasında rastlamak çok zor ama çok mutlu edici bir davranıştı.</b></div></span><p></p><p></p><div style="text-align: center;"><b style="font-family: "Shadows Into Light";"> Mekanda sipariş vermek için bir menü defteri önünüze gelmiyor onun yerine instagram sayfalarından menüye ulaşmanızı bildiriyorlar hatta yapamayanlara yardımcı oluyor çalışanlar. Aslında bu hoşuma gitti çünkü mekana girmeden önce menü fiyat bilgisi ve menü hakkında bilgi sahibi olabilme imkanınız oluyor. Menü fiyatları tabi ki bir tık yüksek haliyle ama o lezzetler için değer mi derseniz kesinlikle! Biz eşimle püre bonfile ve kuru dolmadan yana seçim yaptık. Siparişler gelmeden önce ufak mezeler geldiğinde zaten insan onları tadarken bile doyuyor. Bu arada sunulan ekmekleri anlatmadan geçemeyeceğim. Sunulan ekmekler zeytinlisinden tutun tam buğdayına hatta ekşi mayalısına kadar ufak tadımlık ekmekler olarak masaya konuldu ve tatları mükemmeldi. Yemeklerimiz geldiğinde tabak o kadar doluydu ki insan tatmadan bakarak doyacak şekilde hazırlanmıştı resmen. Püre bonfilenin püresine bayıldım ağızda yaydığı tat buruk veya boğucu değil tam kıvamındaydı. Bonfilede biraz sorun yaşadım çünkü ben eti az pişmiş sevmem ve benim etim az pişmiş gelmişti başta sipariş verirken söylemeyi unuttuğum için benden kaynaklı bir sorun oldu yani. tabi tadı yine de tartışmaya kapalı çünkü et yumuşaklığı ve tadı ile harikaydı. Aslında en sona bir de sütlaç mı söylesek yoksa cennet çamuru mu söylesek diye ufak bir kararsızlık yaşamıştık masaya ilk oturduğumuzda fakat ana yemekleri yedikten sonra tatlı yemeye hiç yerimiz kalmadığı için yiyemedik. Yan masalara gelen tatlılardan gördüğüm kadarıyla sütlaç tek bir adeti üç kişi doyuracak kadar büyük bir güveç tabağında geliyor. Mekanda dikkatimi çeken diğer şey ise çatal kaşıklarda Zennup 1844 yazmasıydı bu tarz mekan isimleri genelde kaşık çatalda görmek ender bir durumdur ama hoş bir görüntüydü doğrusu.</b></div><span style="font-family: Shadows Into Light;"><div style="text-align: center;"><b> Mekana gitmişiz Ömür şefi görmüşüz elbette kitaplarını alıp imzalatmadan olmaz değil mi? Hemen girişte kendi kitaplarının da satışı yapılıyordu bizde kitaplarından aldık ve imzalattık. İlk kitabı Zennup üzerine yazılmış Zennup'u tanıtmış ve Zennup ailesini anlatmış. Ailesi diyorum çünkü Zennup'ta çalışan veya personel kavramı yok genelde aile olarak ordalar. Çalışanlar ile yapılan aktivitelere baktığımda kocaman bir albüme yer verilmiş kitapta ve insanın içi ısınıyor çalışan kişileri aileden sayan bir iş yerine rastlamak. Yeni kitabı Ömür Akkor Seyahatnamesi ise harikulade bayıldık! Hangi şehre giderseniz gidin bu kitap sayesinde hiç zorlanmadan en güzel en kaliteli yemek yerlerini bulmanız için bu kitap harika bir harita. Özellikle gittiğiniz yeni şehirlerde rotanızı bulmak çok zorken bu kitapla her şey çok basit keşke elimize daha önce geçseydi ama maalesef yeni çıktı ama olsun bundan sonraki şehirlerde kullanacağımız el kitabımızın olması güzel oldu. Ömür şefin 81 il gezmesi ise insanı hayran bıraktırıcı bir durum bize de nasip olur umarım.</b></div></span><p></p><p style="text-align: center;"><span style="font-family: Shadows Into Light;"><b> Mekandan çıkarken gözümüze ufak bir stant çarptı. Birbirinden güzel Zennup reçelleri, yağı, kahvesi v.s bir sürü ürün vardı. Biz de dayanamadık ve hemen acuka, reyhan şerbeti, böğürtlen reçeli, çilek reçeli ve süt reçeli alıverdik. Reyhan şerbetini eve geldikten bir hafta sonra yapabildim zaman bulup ve tadı çok hoş oldu özellikle soğuk içtiğinizde kesinlikle bayılacaksınız. Gönül isterdi ki o güzel ekmeklerden de alalım ama artık İstanbul'da yaşamadığımız için ne yazık ki alamadık. Umarım bir sonraki gidişimizde alabiliriz.</b></span></p><p style="text-align: center;"><span style="font-family: Shadows Into Light;"><b>Zennup 1844 işte böyle bir mekan olur da bir gün yolunuz Zeytinburnu'na düşerse mutlaka uğramanızı öneririm. Sevgilerimle..</b></span></p><p style="text-align: center;"><span style="font-family: Shadows Into Light;"><b><br /></b></span></p><p><span style="font-family: Shadows Into Light;"></span></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><span style="font-family: Shadows Into Light;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEi8XdSBLYlWRqBJQnxP-6FS_j7F4N8Q59qm1QQkazxOHNhuEw2f_vn3snYbrvQ_WrKHKToy2FXpxmkxEfPsCf5T7lu7_QilLi27ouP_UIR1KdHqTcPW5IvnfqbRn0xJkfOR9T0NBxjp4rY9/s638/zz.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="360" data-original-width="638" height="226" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEi8XdSBLYlWRqBJQnxP-6FS_j7F4N8Q59qm1QQkazxOHNhuEw2f_vn3snYbrvQ_WrKHKToy2FXpxmkxEfPsCf5T7lu7_QilLi27ouP_UIR1KdHqTcPW5IvnfqbRn0xJkfOR9T0NBxjp4rY9/w400-h226/zz.jpg" width="400" /></a></span></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><span style="font-family: Shadows Into Light;"><b>Zennup iç mekanı görsel olarak bile çok huzurlu </b></span></div><div style="text-align: center;"><span style="font-family: Shadows Into Light;"><br /></span></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><span style="font-family: Shadows Into Light;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhFuKTuTCZd80FWZdBspU_2gFm5tIuLzf6gZ0iyLy_JV9UUwJXYGYLl6cTCYuoIb6dOOlsf2QWjYZMSyiMPK6XQnn3BS_o18aERAu0F_7jJ3fizQt3g3ERqIlPLzQAJ5cm5nPeRzkdQFzde/s1000/zzz.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="750" data-original-width="1000" height="300" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhFuKTuTCZd80FWZdBspU_2gFm5tIuLzf6gZ0iyLy_JV9UUwJXYGYLl6cTCYuoIb6dOOlsf2QWjYZMSyiMPK6XQnn3BS_o18aERAu0F_7jJ3fizQt3g3ERqIlPLzQAJ5cm5nPeRzkdQFzde/w400-h300/zzz.jpg" width="400" /></a></span></div><div style="text-align: center;"><span style="font-family: Shadows Into Light;"><br /></span></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><span style="font-family: Shadows Into Light;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEh5D2LMpw0Qhtoc6u-ybuo9QBOJX14DoEOOIZWQadhailcnPz-3ctIQNYH3rRswVmUbgaexsV9rNZpXOIKvvacq_GjeDlItFjDpivtY6ObSfksAhh-Fv2sAdSMzxRwP0ntoI2JFexr2vwCJ/s260/zzzz.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="260" data-original-width="194" height="400" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEh5D2LMpw0Qhtoc6u-ybuo9QBOJX14DoEOOIZWQadhailcnPz-3ctIQNYH3rRswVmUbgaexsV9rNZpXOIKvvacq_GjeDlItFjDpivtY6ObSfksAhh-Fv2sAdSMzxRwP0ntoI2JFexr2vwCJ/w298-h400/zzzz.jpg" width="298" /></a></span></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><span style="font-family: Shadows Into Light;"><b>Bahsettiğim lezzetli ekmekler </b></span></div><div style="text-align: center;"><span style="font-family: Shadows Into Light;"><br /></span></div><div style="text-align: center;"><span style="font-family: Shadows Into Light;"><span style="font-weight: 700;"><br /></span></span></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhfQ6VDgfAjzi-QpvBiLUybUPVZcKpvx2cgsn91MoeWFOvgHWgjvRsxO42hQRaTbF8rJCOclld029MVdLRUP5djtxUePHeO7onIUbnqBUvQOOFiBpJ34CAthWA5mEwR4i6_aJDvXZ9PzEHo/s1600/zeeeeeee.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="1600" data-original-width="738" height="400" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhfQ6VDgfAjzi-QpvBiLUybUPVZcKpvx2cgsn91MoeWFOvgHWgjvRsxO42hQRaTbF8rJCOclld029MVdLRUP5djtxUePHeO7onIUbnqBUvQOOFiBpJ34CAthWA5mEwR4i6_aJDvXZ9PzEHo/w185-h400/zeeeeeee.jpg" width="185" /></a></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><span style="font-family: Shadows Into Light;"><b>Ve lezze</b><b>tli püre bonfileee <3</b></span></div><div style="text-align: center;"><br /></div><p></p>siradanbirkaktushttp://www.blogger.com/profile/15878244349827425234noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-6231492463786279915.post-73682838492973749902021-01-24T08:20:00.000-08:002021-01-24T08:20:06.087-08:00Film Yorumum : Umut Işığım (Ocak Ayı BCP Projesi) <p style="text-align: center;"> <span style="font-family: Open Sans;"><b><i> Dans etmekle tanıştığım gün henüz üniversite son sınıfa daha çok vardı. Dans edemeyeceğimi ve çok zorlanacağımı düşünmüştüm ilk dans dersimde. Zumba ile tanışınca aslında çok kolay ve eğlenceli olduğunu anladığımda dans etmek beni aşırı mutlu ediyordu. Yaklaşık üç yada dört aylık bir devamlılığım oldu sonra kurs kapanınca danstan da uzaklaştım. Hala dans etmeye bayılıyorum inanılmaz bir şekilde dans ettiğim günleride özlüyorum. Psikolojik ve ruhen dans ederken her şeyi unutuyorsunuz aslında. </i></b></span></p><p style="text-align: center;"><span style="font-family: Open Sans;"><b><i> Bu ay Blogları Canlandırma Projesi kapsamında Umut-Başarı temalı bir film/dizi izleyecektik yada kitap okuyacaktık. Etkinlik detayları için <a href="https://okurixx.blogspot.com/2021/01/bloglar-canlandrma-projesi.html" target="_blank">Okurix'in</a> paylaştığı yazıya bakabilirsiniz. Bu etkinlik kapsamında bende Umut Işığım isimi 2012'de yayınlanmış bir film izlemeyi tercih ettim. </i></b></span></p><p style="text-align: center;"><span style="font-family: Open Sans;"><b><i> Film ilk olarak Pat adında bir adamın akıl hastanesinden çıktığı gün ile başlıyor. Akıl hastanesine sekiz ay önce yatmış çünkü karısını okuldaki tarih hocasıyla yatarken basmış ve bu esnada da karısı tarih hocasıyla yatarken Pat ile evlendiklerinde ilk dans şarkısı açmıştı. Pat için bu şarkı oldukça sinir bozucu bir hal alıyor zamanla çünkü bu şarkı ona hem karısının aldattığını hatırlatıyor hemde evlendikleri ilk günü hatırlatıyor. Hastaneden çıktığında aslında eşini, işini ve tüm arkadaşlarını kaybettiğinide biliyordu. Hastane çıkışında ise tek amacı karısı Nicky ile tekrar barışıp, onunla yola devam ettirmektir. </i></b></span></p><p style="text-align: center;"><span style="font-family: Open Sans;"><b><i> Tiffany bir polis eşiydi ve eşini kaybedince semtte dul ve deli kadın olarak nitelendirilen bipolar bir kadın. Pat ile yolları bir akşam yemeği davetinde kesişir ve Tiffany ile Nicky arkadaştırlar fakat dolaylı yoldan. Pat ile tanıştığında ona karşı bir duygu hisseder fakat Pat Nicky'e olan bağlılığı yüzünden bunu görmek istemedi. Pat Nicky' ulaşabilmek için Tiffany aracı olarak kullanmaya karar verir fakat Tiffany bunu yapmak için bir koşul sundu; onunla dans yarışmasına katılmalıydı. Pat hayatında hiç dans etmemiş biri olarak Nicky'e kavuşmak için bunu kabul eder. Yarış gününe kadarda düzenli olarak çalışmaya devam ederler.</i></b></span></p><p style="text-align: center;"><span style="font-family: Open Sans;"><b><i>Pat'in babası ve benim bayıldığım oyuncu Robert De Niro yani Pat Sr. tam bir bahis tutkunu ve obsesif kompülsif bir adam. Her totemi tuttuğu Eagle takımının kazanması için tek tek aklında tutuyor. Takımı yenilsede bahislere girmekten ve kaybetmekten asla yorulmuyor. Sanırım dizinin en komik yanı bu bahisler ve maçları izlerken yaptığı totemlerdi. Annesi ve babası Pat'e Nicky'i unutturmak için her şeyi yapıyorlar fakat bu süreç oldukça sancılı geçiyor. Pat Sr. ise oğlu ile beraber zaman geçirip Eagle maçlarını izleyip, totemlerine katılmasını bekliyor sadece..</i></b></span></p><p style="text-align: center;"><span style="font-family: Open Sans;"><b><i> Bu film hayattan beklentisi olmayıp her şeyi bırakan kişilerin kesinlikle izlemesi gereken bir film. Hayattan vazgeçmediğimiz sürece aslında hep umut var. Biz işaretleri takip edersek yol bizi güzelliklere sürükleyecektir. Yeter ki biz hayata küsüp tüm kapıları kapatmayalım. Umut hep vardır.. Filmi izlediğinizde sizinde yorumlarınızı sabırsızlıkla bekliyorum. İyi seyirler.. </i></b></span></p><p style="text-align: center;"><span style="font-family: Open Sans;"><b></b></span></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><span style="font-family: Open Sans;"><b><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhz4XlR_5Ih62HLY0jRP6SIOWpzqIC-fGzlH135wTFcCnSRh6zdZFp7_qKlp4lV4ryUrenYng_HkFar2V_C8n1yGviFKXGnSOAQAVvPFI2sb8AWwD8T6xN_VD9CapcAP7JK0zw4mtf8Pllk/s865/umut.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="865" data-original-width="600" height="400" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhz4XlR_5Ih62HLY0jRP6SIOWpzqIC-fGzlH135wTFcCnSRh6zdZFp7_qKlp4lV4ryUrenYng_HkFar2V_C8n1yGviFKXGnSOAQAVvPFI2sb8AWwD8T6xN_VD9CapcAP7JK0zw4mtf8Pllk/w278-h400/umut.jpg" width="278" /></a></b></span></div><span style="font-family: Open Sans;"><b><br /><i><br /></i></b></span><p></p>siradanbirkaktushttp://www.blogger.com/profile/15878244349827425234noreply@blogger.com16tag:blogger.com,1999:blog-6231492463786279915.post-60627377557968423362021-01-17T14:51:00.002-08:002021-01-17T14:51:33.978-08:00Kitap Yorumum : Son İlmek <p style="text-align: center;"><span style="font-family: Open Sans;"><b><i> Örgü örmek bazı insanların en büyük hobisidir. Örerken insan rahatlar, hayatı unutur ve ortaya çıkan ürünlere baktıkça mutlu olur. Bazı insanlar ise örgü örmekten asla anlamaz ve bunun yetenek işi olduğunu düşünerek denemek bile istemez. Benim için örgü örmek yetenek işi falan değil baya baya merak ve hobi. Örgü örerken kesinlikle ortaya çıkan ürünler beni çok mutlu ediyorum. Küçük yaşlardan beri ipler ve örgülere merakım var. Hatta birkaç yıl önce işi ilerletip oyuncak örüp satmaya kadar dökmüştüm olayı ama tabi kimse ürünlere talip olmayınca bende bıraktım. Son 2-3 aydır yine örmeye merak sarıp kendime bir süveter ve bebek battaniyesi başladım. Süveter bitti sayılır birleştirmesi kaldı sadece bebek battaniyesine ise daha yeni başladım. </i></b></span></p><p style="text-align: center;"><span style="font-family: Open Sans;"><b><i> Kitabı alırken yine aktüel ürünler satan bir markette gördüm kendisini ve arka yazısını okumadan sırf ismi için almıştım. Aylarca okunacakların arasında benimle bakışıp durdu. En sonunda okuma vakti geldiğini hissettim ve bu gece bitirdim. Kitap aslında Rebecca adında bir arkeologun kazaklar hakkında akademik bir yazı yazmak için ödenek alıp kızıyla beraber bir İrlanda adasına araştırma yapmak için gitmesi ile başlıyor. Buraya kadar sorun yoktu benim için ama sorun şurada başladı kitapta çok fazla karakter vardı ve okumaya başladığınızda tüm karakterleri öğrenmeniz baya zaman alıyor. Kitap içinde farklı farklı örgü motifleri ve hayattan notlar olması çok güzelken kitabın ilerleyişi çok ağırdı. Yaklaşık iki yüz sayfada konu kapanabilirdi fakat dört yüz küsür sayfa yazılması biraz bana gereksiz geldi. Kitap akıcı değildi oldukça durağan ilerledi sanki örgü örüyorumda günden güne gıdım gıdım gidiyormuş gibi bir hisle okudum. </i></b></span></p><p style="text-align: center;"><span style="font-family: Open Sans;"><b><i> Kitap sonuna geldiğimde neden burada sona erdi oldum bir anda. Kitabın sonunda yazarın araştırmasını nasıl tamamladığını kısacık bir son sözle değil daha detaylı bir bölümle öğrenmek isterdim. Apar topar kitap bitti hadi güle güle der gibi bir bitiş oldu. Kitaba bu yüzden düşük puan veriyorum ve önermiyorum yani para verip almaya bile benim açımdan değmezdi. Bende zaten dört liraya almışım yıllar önce iyi ki fazla para vermemişim dedim. Herkese şimdiden mutlu ve sağlıklı haftalar diliyorum. Bir sonraki kitap yorumunda görüşmek üzere.. </i></b></span></p><p style="text-align: center;"><span style="font-family: Open Sans;"><b></b></span></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><span style="font-family: Open Sans;"><b><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgk3uoQUYVIqD84nPg29KFfozojO8kBS8sqaK7RQFm-xy56fjZMJi3inco4Gp3Z12bxMvaOeK5uftM0mh95w8BFS1PK53BeUfpODLJfLXiQsQg9Az_MeFmTuJLAiYmPzFxairpglZnAWZYK/s465/son.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="465" data-original-width="297" height="400" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgk3uoQUYVIqD84nPg29KFfozojO8kBS8sqaK7RQFm-xy56fjZMJi3inco4Gp3Z12bxMvaOeK5uftM0mh95w8BFS1PK53BeUfpODLJfLXiQsQg9Az_MeFmTuJLAiYmPzFxairpglZnAWZYK/w255-h400/son.jpg" width="255" /></a></b></span></div><span style="font-family: Open Sans;"><b><br /><i><br /></i></b></span><p></p>siradanbirkaktushttp://www.blogger.com/profile/15878244349827425234noreply@blogger.com1tag:blogger.com,1999:blog-6231492463786279915.post-53833746824265525162021-01-09T13:58:00.002-08:002021-01-09T13:58:23.148-08:00Kitap Yorumum: Tut Ki Seni Seviyorum<div style="text-align: center;"><b style="font-family: "Open Sans";"><i> Hayatınıza giren insanların, arkadaşlarınızın, ailenizin yüzünü unuttuğunuzu düşünebilir misiniz ? Yanınıza gelen arkadaşınızı her seferinde ilk defa görüyormuş gibi baktığınızı hayal edebilir misiniz ? Peki bunu yaşayan insanların olduğunu ve adına prosopagnozi hastalığı tanısı koyulduğunu biliyor muydunuz ? Ben bilmiyordum Jack Masselin ile tanışana kadar.. Jack Masselin bir lise öğrencisi ve insanların yüzünü bir kere gördükten sonra bir daha hatırlayamıyor. Kişilerin belirgin özellikleri varsa mesela yüzünde çilleri, saç rengi, aşırı uzun boyu, yüzünde belirgin lekesi v.s bu şekilde o insanları hatırlamaya çalışıyor. Annesi, babası ve kardeşleri dahil herkesi tanımakta ve hatırlamakta çok fazla zorluk çekiyor. Bu durum sosyal hayatını oldukça fazla etkiliyor. Şimdiye kadar yüzünü net hatırladığı hiç kimse yok hayatında.</i></b></div><div style="text-align: center;"><span style="font-family: Open Sans;"><b><i> Libby Strout.. Küçük yaşta annesini kaybettikten sonra ,tahminimce duygusal açlıktan dolayı, kendini yemeklere vurmuş ve durmaksızın kilo alan bir kız. En son aldığı kilolar yüzünden evinden vinçle çıkarılmak zorunda kalıp tüm gazete manşetlerinde yer alan bir kız hatta. Vinçle çıkarıldıktan sonrada uzun bir kilo verme durumu ile uğraşıp belli oranda kilo versede hala iri ve büyük bir kız. Liseye asosyalliğinden kurtulmak için başladığında tek hayali dans kızlarının arasında olup onlarla dans etmektir çünkü Libby bildiğiniz sıradan şişman biri değil o harika bir dansçı! Okulda başladığında olaylar umduğundan daha farklı gelişecek ve Libby özgüveni ile tüm okula ders vermeyi başaracak. </i></b></span></div><div style="text-align: center;"><b style="font-family: "Open Sans";"><i> Kitapta beni en çok etkileyen nokta son söz oldu. Son sözde yazar bu kitabı kaleme alırken aslında gerçekten prosopagnozi hastaları ve bu hastalıkla ilgilenen doktorlardan birebir yardım almış. Ben okurken kitabı yaşadım özellikle Jack Masselin bölümlerinde sanki gerçekten o an Jack gibi hissettim kendimi bununda nedenini son sözde öğrendim. Aksi takdirde bu kadar gerçekçi bir kitap olamazdı sanırım. Bu konuda yazarı tebrik etmek gerek gerçekten. Zaten Libby hakkında yardım alması gerekli olmamış çünkü kendide böyle bir dönem yaşamış oradan bilinçli olduğu için Libby için yazdıklarıda oldukça etkileyici ve gerçekçiydi..</i></b></div><div style="text-align: center;"><span style="font-family: Open Sans;"><b><i> Kitabı okuduğumda kilolu biri olduğum için üzgün hissettiğim bir dönemdeydim. Libby ile tanışınca aslında özgüvenli olmanın kiloyla değil mantık ve kendini sevmekle alakalı olduğunu anladım. Kitabı okurken "ben buradayım ve isteniyorum" cümlesini aklıma kazımam gerektiğini kavradım yapabildin mi diye sormayın yapamadım. Aslında kitap gerçek anlamda insanları hatırlarken kusurlarıyla değil onların güzel yönleriyle hatırlamamız gerektiğini bize bastıra bastıra anlatmış. Toplumsal olarak insanları kategorize etmeye bayıldığımız için bu tarz ne kadar kitap okursak okuyalım kategorize etmekten vazgeçen 3-5 kişiden daha fazlası olamayacağız. Her insanın dış görünüşüne değil yaptıklarına ve yapacaklarına bakmayı öğrendiğimiz zaman daha faydalı bir haline gelebiliriz. İnsanları kusurları ile sevebileceğimiz günleri görebilmek ümidiyle, keyifli okumalar..</i></b></span></div><div><span style="font-family: Open Sans;"><b><i> <div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgHZFV3t0D3GjC2zou6V2v0G3GUwMSqVgUctV0RYXQvj3E-VAmf-EPAQHEICNj6KBvZl_jhMEksFsWT0Hn1mkyyECu2nowr0WYq3yJ1q6M38sD5vTSuqN7g43tMbjgHFMCmW9_Ko2uSe6w_/s600/tut.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="600" data-original-width="392" height="400" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgHZFV3t0D3GjC2zou6V2v0G3GUwMSqVgUctV0RYXQvj3E-VAmf-EPAQHEICNj6KBvZl_jhMEksFsWT0Hn1mkyyECu2nowr0WYq3yJ1q6M38sD5vTSuqN7g43tMbjgHFMCmW9_Ko2uSe6w_/w261-h400/tut.jpg" width="261" /></a></div><br /></i></b></span></div>siradanbirkaktushttp://www.blogger.com/profile/15878244349827425234noreply@blogger.com3tag:blogger.com,1999:blog-6231492463786279915.post-90745226073105922132021-01-01T14:11:00.002-08:002021-01-01T14:11:34.421-08:00Hoş Geldin Yeni Yaşım! <p style="text-align: center;"><b><i> <span style="font-family: Open Sans;"> 1 Ocak 2021..</span></i></b></p><p style="text-align: center;"><span style="font-family: Open Sans;"><b><i> Kocaman bir senenin ve bir yaşımın daha sonuna geldim. Geriye dönüp baktığmda ne ara bu yaşa geldim diyorum. Zamanın su gibi akıp geçiyor insanın ömründen. Mutluluğu yakalamaya çalışırken aslında mutlu olduğu anları kaçırıyor ve bunu yaş ilerledikçe anlıyor. </i></b></span></p><p style="text-align: center;"><span style="font-family: Open Sans;"><b><i> 2020'yi kendi içimde değerlendirirsem benim için oldukça orta düzeydi. Bu yıl içerisinde kendimi asosyallikten kurtarmak en güzel konu oldu. Yeni enerjik ve eğlenceli iki arkadaşım oldu. Yılın büyük bir bölümünü sınav stresi ile geçirdim, sınava hazırlanma sürecim oldukça sancılıydı ve sonuçta çok kötü geldi zaten. Umutsuz başladığım için sonuçta da hiç umut yoktu. Yılın bana en büyük katkısı ise su fobimi yendim! Yüzme kursuna gittim ve artık havuza girebiliyorum, kendimce yüzebiliyorum henüz kulaç atamasamda eskisi gibi havuza girip ayakta beklemiyorum, yüzüyorum! Yılın bir güzel yanıda yaklaşık bir aylık kendi başıma çıktığım tatil oldu. Oldukça iyi kafa dinledim Karadeniz havasında keşke o an sıkılıyorum demeseydim diye içimden geçiriyorum şuanda. Ne güzel günler yaşamıştım sessiz sakin mis gibiydi. Yılın diğer güzel yanıda aşk hayatımda bir adım daha atıp ilişkimizi resmiyetten bir önceki adıma taşımak oldu yani nişanlandım! Ah ne zor süreçti o nişanı yapmak tam iki kez düğün salonu ayarladık ve ikisinde de pandemi yasakları oluştu. En son kaçak göçek aile arasında takmak durumunda kaldık. Tabi aile arasında diye kararlaştırmadan önce birde korona virüs ile mücadele ettim. Ponçik bedenim oldukça yorulmuştu o süreçte. İş hayatım ise mükemmel ilerledi nasıl oldu bende anlamadım. Yaklaşık bir hafta içerisinde işe başladım ve oldukça başarılı şekilde ilerleme kaydettim. En başta işe girme süreci biraz sancılı geçsede sonradan oldukça eğlenceli olarak devam etti. İş hayatım ve çalıştığım ortam oldukça eğlenceli tüm çalışma arkadaşlarımıda çok seviyorum. </i></b></span></p><p style="text-align: center;"><span style="font-family: Open Sans;"><b><i> Geçenlerde sosyal medyada 2020 bingosu diye bir şey yayınlamışlardı. Kısaca oradaki cevaplarımla size 2020'ye verdiğim puanı söyleyeyim. 2020'de; en az 3 şehirde bulundum, korona testi oldum, evden bir hafta hatta daha uzun süre dışarı çıkmadım, yeni yemekler yapmayı öğrendim, evcil hayvan edindim, kısıtlamalarda ekmek alma bahanesi ile dışarı çıktım, koronaya yakalandım, maske takmaktan bunaldım, okulumu özledim, en az 30 kitap okudum-hatta daha fazla-, Bir Başkadır dizisini izledim, en az 30 yeni kitap aldım, pandemi öncesi döneme hasret kaldım. Kısaca 2020 böyleydi ve benim 2020'ye puanım 100 üzerinden 60!</i></b></span></p><p style="text-align: center;"><span style="font-family: Open Sans;"><b><i>Gelelim 2021'e ve yeni yaşıma.. Benim yeni yaşımda en güzel olay evlenecek olmam sanırım. Belki bir ihtimalde memur olarak atanmak var. Hedef listemi henüz yazılı olarak defterde oluşturmadım ama hedeflerimide kısaca sıralamak gerekirse; </i></b></span></p><p></p><ul style="text-align: left;"><li style="text-align: center;"><span style="font-family: Open Sans;"><b><i>4 Ocak Pazartesi'den itibaren 6 ay boyunca hayatımda şekerli yiyecek olmayacak. Rafine şekeri içeren her türlü yiyecek ve içecekten uzak duracağım ve şekerli abur cuburları tüketmeyeceğim.</i></b></span></li><li style="text-align: center;"><span style="font-family: Open Sans;"><b><i>Düzenli spor yapmaya başladım son bir haftadır bunu tüm yıl yapmaya çalışacağım. Kimi zaman yürüyüşle kimi zaman evde olarak.</i></b></span></li><li style="text-align: center;"><span style="font-family: Open Sans;"><b><i>Kitap okuma düzenim yoktu ve bunu düzene koyacağım günlük 30 dakika kitap okumaya ayıracağım.</i></b></span></li><li style="text-align: center;"><span style="font-family: Open Sans;"><b><i>Erken saatte uyanmaya başladım bunuda tüm yıl yapmaya devam edeceğim. (Hafta içi sabah 6.00/ hafta sonu sabah 8.00)</i></b></span></li><li style="text-align: center;"><span style="font-family: Open Sans;"><b><i>Blog yazmayı haftada bir olarak sürdürüyordum bunu haftada iki olarak yapmaya başlayacağım çünkü yazmak beni rahatlatıyor.</i></b></span></li><li style="text-align: center;"><span style="font-family: Open Sans;"><b><i>Kendime sürekli hobiler edinmeye çalışıyorum genelde ama bunu düzenli devam ettiremiyorum. Geçen yıl mesela punch ile işleme yapmayı öğrendim. Bu yıl farklı bir hobi edineceğim sanırım yine örgü/dikiş/nakış üstüne olur.</i></b></span></li><li style="text-align: center;"><span style="font-family: Open Sans;"><b><i>Haftada bir gün meditasyon yapmayı deneyeceğim. Bunun hakkında öncelikle araştırma yapmam gerekli.</i></b></span></li><li style="text-align: center;"><span style="font-family: Open Sans;"><b><i>Şükür defteri oluşturup her gün beni mutlu eden şeyleri yazıp şükür edeceğim.</i></b></span></li><li style="text-align: center;"><span style="font-family: Open Sans;"><b><i>10 adet Rus edebiyatı okuyacağım.</i></b></span></li><li style="text-align: center;"><span style="font-family: Open Sans;"><b><i>Mesleğim üzerine de iki ayda bir kitap bitireceğim. </i></b></span></li></ul><span style="font-family: Open Sans;"><div style="text-align: center;"><b><i>Kısacası benim için verimli ve dolu dolu bir yıl olması için her şeyi yapacağım. Umarım yeni yaşımda bana güzellikler, şans, sağlık, huzur ve mutluluk getirir. İyi ki doğdum, iyi ki varım!</i></b></div></span><p></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEh4nc1pnFyEOkElkYMwlLnHOCpG_nhpbnecvxcSwi_2fnXfWCW1sslFIsKviSl1LH0mCpAhT9WM42J7pspxCScve-019dscebQWk-Pi4JlaAYMMs3yzYr-rEfo1ydePbfXNFxZkHuxwmrpw/s1140/bhirt.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="1140" data-original-width="760" height="400" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEh4nc1pnFyEOkElkYMwlLnHOCpG_nhpbnecvxcSwi_2fnXfWCW1sslFIsKviSl1LH0mCpAhT9WM42J7pspxCScve-019dscebQWk-Pi4JlaAYMMs3yzYr-rEfo1ydePbfXNFxZkHuxwmrpw/w266-h400/bhirt.jpg" width="266" /></a></div><br /><p style="text-align: center;"><br /></p>siradanbirkaktushttp://www.blogger.com/profile/15878244349827425234noreply@blogger.com9tag:blogger.com,1999:blog-6231492463786279915.post-1818165567399354922020-12-26T12:45:00.004-08:002020-12-26T12:45:46.623-08:00Film Yorumum : Stajyer <p style="text-align: center;"> <span style="font-family: Open Sans;"><b><i>Stajyer denilince, nedendir bilinmez, akıllara hep mini etekli, fit vücutlu, haddinden güzel bir kadın gelir. Film adını ilk duyduğumda kafamda kurguladığım senaryo tam olarak şöyleydi; büyük bir firmanın stajyeri olarak işe başlayan genç ve güzel kadının patronu tavlaması. İzlediğim diziler ve okuduğum kitaplarda oluşan algım tamda bu şekildeydi bu filmi izleyene kadar..</i></b></span></p><p style="text-align: center;"><span style="font-family: Open Sans;"><b><i> 2015 yılında çekilen filmde başroller oldukça harikaydı ne de olsa Robert De Niro ve Anne Hathaway yer alıyor. Konusuna değinecek olursak Jules(Anne Hathaway) kendi imkanları ile internet üzerinden bir butik sitesi kurar. Emek ve azim sonucunda bu butik sitesi oldukça fazla büyür ve tam bir marka olur. Marka olarak bir stajyer programı düzenlemeye karar verirler ama bu program biraz farklı. Alınacak olan stajyerler belli bir yaş üzerinde olacak yani genç stajyerler olmayacak. Ben (Robert De Niro) ise 70 yaşını aşmış oldukça düzenli, emekli ve disiplinli biri. Emeklilikten sıkılıp kendisine iş aradığı süreçte bu stajyer programı ile karşılaşır ve anında başvuruda bulunur. Ben iş başvurusunu online yapacağını öğenince önce şaşırır fakat kamera karşısına geçip kendini tanıtmak için video çekmekten çekinmez. Yaklaşık 40 yılını pazarlama işine adayan Ben işinde oldukça başarılı bir çalışandır zaten. Tüm bu düzen, disiplin, başarı yanında diğer güzel yanı ise sadık olmasıdır. Jules ilk başta onunla çalışmaktan hoşlanmaz ve yaşlı olduğu için ona çok fazla ihtiyaç duymamaya çalışır hatta onu görmemezlikten gelir. Günden güne Ben'in ona olan sadıklığı dikkatini çeker ve Ben onun zamanla sağ kolu hatta danıştığı ilk insan haline gelir. </i></b></span></p><p style="text-align: center;"><span style="font-family: Open Sans;"><b><i>Tüm film o kadar güzeldi ki Ben'den öğrendiğim en güzel detay erkeklerin neden mendil taşıdığı oldu. İki saatlik filmde aslında işlenen konu bir kadının ne kadar güçlü ve başarılı olabileceği, kadın-erkek arasındaki ilişkiler çok ince bir şekilde anlatılmış. Film bittiğinde aslında bir insanın çalışmak istediğinde yaşı, cinsiyeti v.s hiçbir şeyin engel olmayacağını anladım. Sanırım Ben gibi bir dostum olsa ne kadar mutlu olurum diye düşünmedim diyemeyeceğim. Çevremde böyle enerjik, bilgili, kültürlü, cana yakın ve tecrübeli yaşlılar olsa asla sıkılmam ve onlardan sürekli bir şeyler öğrenmek beni çok mutlu ederdi. Bu mutluluğu ben yaşayamasamda ileride torunlarıma yaşatacağım bu yüzden çok okuyup çok izleyeceğim. Filmi izledikten sonra yorumlarınızı benimle paylaşmanız dileği ile iyi seyirler</i></b></span>.. </p><p style="text-align: center;"><br /></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiyO7vBx4MEuToOXYRHww7-YAYgmcvZ3m8XZx-luM26TnRoAzd8rnrhJ0_UpVHoSCPS3FheDDn1oEzOr0SdT9tJmGAdaTY-b9nhB-F0R6kTviS6QD7Z-td0nPvHkM5yWfvIdsxXYXSnSUd5/s615/st.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="615" data-original-width="500" height="400" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiyO7vBx4MEuToOXYRHww7-YAYgmcvZ3m8XZx-luM26TnRoAzd8rnrhJ0_UpVHoSCPS3FheDDn1oEzOr0SdT9tJmGAdaTY-b9nhB-F0R6kTviS6QD7Z-td0nPvHkM5yWfvIdsxXYXSnSUd5/w325-h400/st.jpg" width="325" /></a></div><br /><p style="text-align: center;"><br /></p><p style="text-align: center;"><br /></p><p style="text-align: center;"><br /></p>siradanbirkaktushttp://www.blogger.com/profile/15878244349827425234noreply@blogger.com5tag:blogger.com,1999:blog-6231492463786279915.post-13165992029416009742020-12-21T11:28:00.001-08:002020-12-21T11:28:05.315-08:00Kitap Yorumum : Bir Duygudan Fazlası<p style="text-align: center;"><span style="font-family: Open Sans;"><b><i> Ayşegül Çiçekoğlu kalemi ile tanışalı çok uzun zaman oldu. Kendisinin ilk kitabı ile tanıştığımda soluksuz okumuştum. Sonra aradan baya zaman geçti ve şimdilerde yeni kitabını okuma şansım ancak oldu. Okurken kah kızdığım, kah güldüğüm Bir Duygudan Fazlası...</i></b></span></p><p style="text-align: center;"><span style="font-family: Open Sans;"><b><i>Birbirinden farklı üç genç kız Deniz, Zerrin, Rojda... Üç genç kızın tanışma hikayesi on dört yaşında lise odasında başlıyor. Liseye büyük hedeflerle gelen Deniz en eğlencelisiydi bence. Ailesini hiç görmeden yaşayan ve halasıyla büyüyen Deniz hayata karşı hep pozitif ve sevgi dolu bir kız. Zerrin ise benim en nefret ettiğim karakter oldu bu romanda çünkü zengin ve ne istese elde etmiş bir çocuk olarak büyümüş bu yüzden tüm hayatında da bu şekilde olacağını düşünerek yol aldı. Rojda ise benim en çok üzüldüğüm karakter oldu çünkü tüm zor şartlarda Doğu'nun göbeğinde kocaman bir aileye kafa tutarak liseyi kazandı ve idealleri için sonuna kadar savaştı. En kötüsü ise Rojda'nın içine attığı acılardı. O üzülürken bende üzüldüm doğrusu.</i></b></span></p><p style="text-align: center;"><span style="font-family: Open Sans;"><b><i> Bu üç kız üniversite kazanana kadar hayatları oldukça toz pembe ve başarılarla dolu bir şekilde yaşandı. Deniz tıp fakültesini, Rojda hukuk fakültesini ve Zerrin ise üniversite için yurt dışına gidince yolları bir nevi ayrıldı. Kızlar bunu mektuplarla sürdürmeye çalışsada bu durum onları epey zorladı. İlk kim aşık olacak derken Kerem çıktı Rojda'nın karşısına. Doyamadığı, sevmekten asla usanmadığı Kerem.. Nerden bilebilirdi bir erkeğin tüm hayatlarını mahvedeceğini. Bilse zaten adı aşk olmaz nefret olurdu.</i></b></span></p><p style="text-align: center;"><span style="font-family: Open Sans;"><b><i> Dostluğun, sevginin önemi ve değeri Zerrin, Rojda, Deniz ile o kadar iyi işlenmiş demek isterdim ama emin değilim. Çünkü beynimin algılayamadığı çok farklı konular vardı. Rojda ve Deniz'in dostluğu mükemmel işlenmişti fakat Zerrinle Kerem'den o kadar nefret ettimki kitabın o bölümleri beni oldukça tiksindirdi. Hatta bir ara kitabı bırakacaktım ama bir yandan da sonu merak ettiğimden bırakamadım. Fakat kitaptaki olay örgüsünü kafanızda her kurduğunuzda tam bir ters köşe oluyorsunuz. Bu kısmı ise kitaba bağlayan tarafıydı sanırım. </i></b></span></p><p style="text-align: center;"><span style="font-family: Open Sans;"><b><i> Entrikalar ve pembe dizileri seven bir kişiliğiniz varsa bu kitap tam sizlik! Fakat yaşanılan entrikaları kaldırabilecek bünyeniz olduğundan emin olmanız gerekiyor. Aksi takdirde benim gibi sinir krizi geçirebilirsiniz okurken. Herkese keyifli okumalar.. </i></b></span></p><p style="text-align: center;"><span style="font-family: Open Sans;"><b></b></span></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><span style="font-family: Open Sans;"><b><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjVdAMzSwy0ZgiUQrFc-YYacS1KXYh3qHFjeudaUmGhqID6LfumDYmlCJbCQvrQQo8fomEL2hKMeH43acfrQIDuv45a6FM1-ZPofMcBIlZ_mvebxWrDkfmG4h806NrlJqDVLx2OnGWu6d9K/s1000/bir.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="1000" data-original-width="1000" height="400" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjVdAMzSwy0ZgiUQrFc-YYacS1KXYh3qHFjeudaUmGhqID6LfumDYmlCJbCQvrQQo8fomEL2hKMeH43acfrQIDuv45a6FM1-ZPofMcBIlZ_mvebxWrDkfmG4h806NrlJqDVLx2OnGWu6d9K/w400-h400/bir.jpg" width="400" /></a></b></span></div><span style="font-family: Open Sans;"><b><br /><i><br /></i></b></span><p></p>siradanbirkaktushttp://www.blogger.com/profile/15878244349827425234noreply@blogger.com3tag:blogger.com,1999:blog-6231492463786279915.post-16288709272709696422020-12-17T10:14:00.003-08:002020-12-17T10:22:27.552-08:00Film Yorumum : Kadın Kokusu<p style="text-align: center;"><b><i><span style="font-family: Open Sans;"> Mart ayında karantina günleri bizi dizilere, filmlere ve kitaplara yoğunlaştırmıştı ne kadar güzel verimliydi bir çoğu için. Benim için verimsizdi bu yüzden bu karantina günlerini evde verimli geçirmek için odakladım kendimi. İki gün yasak vardı ve ben haftasonunu filmler izleyerek ve kitap okuyarak geçirdim. Sanırım uzun zamandır film izlemiyordum o yüzden çok iyi geldi film izlemek. </span></i></b></p><p style="text-align: center;"><b><i><span style="font-family: Open Sans;"> 1992 Martin Brest yönetmenliğindeki film sanırım benim için uzun süre etkili ve unutulmaz bir film olarak kalacak. Özellikle son zamanlarda engellilerle ilgili kitap okuduğum süreçte gerçekten çok beğendiğim bir film oldu. </span></i></b></p><p style="text-align: center;"><b><i><span style="font-family: Open Sans;"> Yıllarca emri altındaki binlerce askeri yöneten Yarbay Slide bir gün eğitim verdiği sırada gazi olur. Gazi olması ne kadar onurlu olsa da o görme engelli olarak hayatına devam etmek zorundadır ve bu süreçte onu oldukça huysuz bir ihtiyar haline getirmiştir. Kalan hayatını kızının evindeki küçük kulübede herkesten nefret ederek devam ettirmeye çalışmaktadır. İşin güzel yanı şu Yarbay Slide evin her köşesini ezbere bilmektedir ve ilk dakikalarda onun görme engeli olduğuna inanmamıştım. Resmen yürümesi, duruşu engelli değil gibiydi. </span></i></b></p><p style="text-align: center;"><b><i><span style="font-family: Open Sans;"> Burslu öğrenci Charlie Simms.. Okula ilk geldiği günden beri sürekli çalışıp para kazanmaya ve bursunu kaybetmemek için elinden geleni yapmaya çalışmaktadır. Noel Arifesinde ise bulduğu iş tam olarak yaşlı bir ihtiyara bakıcılık yapmaktır ve bu ihtiyar ise Yarbay Slide'dır. Fakat tm film boyunca ona bakıcılık yapmaktan çok Slide'ın peşinde sürüklenip durdu. </span></i></b></p><p style="text-align: center;"><b><i><span style="font-family: Open Sans;"> Yarbay'ın hayali Newyork'a bir kere daha gitmek bu yüzden önceden tüm biletleri ve otel rezervasyonlarını yapmıştır. Kızı evden ayrılır ayrılmaz Charlie ile anında yolculuğa çıkar tabi Charlie ne kadar istemesede gitmek zorunda kalır. Yolculuk boyunca içki içen Yarbay'ın en önemli özelliği kadınların kokularını nokta atışı bilmesidir. Bu benim dikkatimi çeken ve çok hoşuma giden olaydı. Yarbay Newyork'ta uzun zamandır yapamadığı birçok şeyi gerçekleştirdi hemde keyifle. Özellikle lokantadaki kızla tango yapması inanılmazdı. Bir an izlerken gerçekten görme engeli var mı yok mu insanı düşündürüyor. Tam olarak ayakta alkışlanası bir sahneydi. </span></i></b></p><p style="text-align: center;"><b><i><span style="font-family: Open Sans;"> Filmde etkilendiğim ve kendim o anı yaşıyormuşum gibi hissetiğim diğer sahne ise aşırı pahallı ve ünü bir markanın arabasını kullandıkları sahneydi. Bilin bakalım şoför koltuğunda kim vardı ? Tabiki Yarbay Slide! İzlerken bu sahnede nefesim kesildi ve yolcu koltuğunda Charlie değilde sanki ben varmışım gibi hissettim. Ne sahneydi ama!</span></i></b></p><p style="text-align: center;"><b><i><span style="font-family: Open Sans;"> Filmin her sahnesi muazzamdı ve üstüne yazılacak çok şey olmasına rağmen gerisini ben anlatmayacağım çünkü bu yazıdan sonra kendiniz izleyeceksiniz.. Kesinlikle izleyin, izlettirin. Bazen film aramak ve kaliteli film izlemek isterseniz ve bulamazsanız açıp tekrar tekrar izleyin çünkü sıkılmayacağınıza kefilim. Hepinize iyi seyirler, sevgilerimle...</span></i></b></p><p style="text-align: center;"><b><i></i></b></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><b><i><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiOWa4WrGXaNreRGyDd2ZeYOj3-rGLGh05IUqLkooL8wOwf3pNb0pkaRp2hpglwsuc_LojNCIpENpvin-uBCZW7qgARxKt6mi3dR6WNGoAVY2vxdAzB6TcxUcueWzghMAfuzg6hiec2rM1J/s1600/kk.jpg" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="1600" data-original-width="1200" height="400" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiOWa4WrGXaNreRGyDd2ZeYOj3-rGLGh05IUqLkooL8wOwf3pNb0pkaRp2hpglwsuc_LojNCIpENpvin-uBCZW7qgARxKt6mi3dR6WNGoAVY2vxdAzB6TcxUcueWzghMAfuzg6hiec2rM1J/w300-h400/kk.jpg" width="300" /></a></i></b></div><b><i><br /><span style="font-family: Open Sans;"><br /></span></i></b><p></p><p> </p>siradanbirkaktushttp://www.blogger.com/profile/15878244349827425234noreply@blogger.com9tag:blogger.com,1999:blog-6231492463786279915.post-87328480940612851862020-12-12T13:13:00.000-08:002020-12-12T13:13:06.724-08:00Kitap Yorumum: Her Kalp Kendi Şarkısını Söyler<p><span style="font-family: Open Sans;"><b><i> Hayatta karşılaştığınız her kişi ve kendinizde dahil bir engelli adayısınız. Peki bunu gün içerisinde hiç aklınıza getiriyor musunuz ? Gördüğünüz bir engelli olunca acıyarak baktığınızda aklınıza geliyor mu ? Aslında gerçeği itiraf etmek gerekirse ben engelli kişi görünce korkuyorum.. Nedenini bilmiyorum ama küçüklükten beri nerede engelli görsem bende öyle olurum yada ileride çocuklarımda öyle olur diye korkuyorum. Kesinlikle göz göze gelmem farkında olmadan acıyarak bakarsam anlayıp üzülmesin diye. </i></b></span></p><p><span style="font-family: Open Sans;"><b><i> Kitabı aldığım zaman dilimi çok komikti açıkçası. Nişanlımın izninin son gününde çok acele birbirimize kitap alalım diye kitapçıya girdik ve ben kitabı kendim seçmiştim. Aşk kitabı olduğunu düşünerek aldığım kitabın içinde çok başka bir dünya olacağını hiç düşünmemiştim. </i></b></span></p><p><span style="font-family: Open Sans;"><b><i> Kitabın ilk sayfalarında akıcı olduğunu anlıyorsunuz zaten. Hukuk fakültesinden mezun olan Julia'nın babası bir anda ortadan kayboluyor ve sevgili Julia aradan dört yıl sonra babasının nereye kaybolduğunu öğrenmek üzere ufak bir mektup parçası ile yola düşer. Bu yolda aslında en çok merak ettiği şey annesinin dahi bilmediği konu olan babasının hayatındaki karanlık bir dönem olan ilk yirmi yılı.. </i></b></span></p><p><span style="font-family: Open Sans;"><b><i> Tin Win... Kitap boyunca bana engellerin sadece beynimizde olduğunu her satırda her sayfada bize anlatan kişi. Görme engelli Tin Win, yürüme engelli ve Burma'nın en güzel kızı olan Mi Mi'ye aşık olur. Peki bu imkansız aşk nasıl olacak derseniz işte kitabın en güzel sayfaları orada akıcılığını sürdürüyor. Sanırım burada da asıl engelin beynimizde olduğunu görüyorsunuz. En azından benim için öyle oldu. Kitapta en çok hoşuma giden ise Mi Mi'nin ses tonu elbette bunu duyamadım ama betimleme sayesinde duymuş kadar oldum doğrusu. Kitabın ana fikri olan sevginin hiçbir engel tanımadığı bir aşk ise mükemmel bir dilde kaleme alınmış. Kim derki iki engelli bu derece güzel sevebilir ve araya mesafeler girse de o aşkın hiç bitmeyeceğini..</i></b></span></p><p><span style="font-family: Open Sans;"><b><i> Kitabı okurken bazı bölümlerde kitabı kapatıp yaklaşık yarım saat hüngür hüngür ağladım bazı bölümlerde hevesle, mutlulukla okudum. Kitabın en sonunda tamamen yıkıldım resmen. Öyle bir son hiç beklemiyordum açıkçası. Kitabın devamıda varmış onuda en kısa zamanda sipariş verip okuyacağım tadı resmen damağımda kaldı umarım devam kitabında beklediğim gibi biter aynı yıkımı yaşamam. </i></b></span></p><p><span style="font-family: Open Sans;"><b><i> Arkadya Yayınları ne zaman okusam her zaman mutlu bitirdiğim ve çok güzel sonuçlar çıkarttığım kitaplar okumama vesile olmuştur hep. Bu yüzden bu yayınevini çok sık okumasamda okuduğum zaman hep mutlu kapatmışımdır o son sayfayı. Teşekkürler Arkadya!</i></b></span></p><p><span style="font-family: Open Sans;"><b><i> Kitap hakkında yazacağım o kadar çok şey varki aslında ama size önden bilgi vermemek için resmen kendimi kısıtlamaktan kasıldım yazarken. Açıkçası bu kitabın neden filmi çekilmemiş anlamadım. Gerçekten tam film olsa değerlendirilecek bir kitap bence bunu bir senarist yada yapımcı görmeli ve acilen çekimlere başlamalı. Kitabı okuduğunuzda sizinde yorumlarınızı ve duygularınızı sabırsızlıkla bekliyorum çünkü Her Kalp Kendi Şarkısını Söyler ve yalnızca diğer yarımız o sesi duyar...</i></b></span></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhyFiV9zlNl0Tv4_c5RGa6oujOo8vbR56oKSVdDR4i7iLZUAL4T46cdySgD0Y1Bmt_CdI6qUkFqDAYQ1MIhUqGnaErByK6AE8hCqCN1Q6ayVX8CV8MGwTfwK10PLUEZgIgLmrAScGqpT2v5/s600/herk.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="600" data-original-width="386" height="400" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhyFiV9zlNl0Tv4_c5RGa6oujOo8vbR56oKSVdDR4i7iLZUAL4T46cdySgD0Y1Bmt_CdI6qUkFqDAYQ1MIhUqGnaErByK6AE8hCqCN1Q6ayVX8CV8MGwTfwK10PLUEZgIgLmrAScGqpT2v5/w258-h400/herk.jpg" width="258" /></a></div><br /><p><br /></p>siradanbirkaktushttp://www.blogger.com/profile/15878244349827425234noreply@blogger.com2tag:blogger.com,1999:blog-6231492463786279915.post-36321181779142120492020-12-06T12:19:00.004-08:002020-12-06T12:19:56.488-08:00Kitap Yorumum: Aşkım Sana Ait!<p style="text-align: center;"><span style="font-family: Open Sans;"><b><i> Yakın zamanda hiç bu kadar çerezlik kitap okumamıştım. Çerezlik dememe bakmayın yine yaklaşık 450 sayfacık bir kitap. Hatırladığım kadarıyla bir marketten almıştım bu kitabı ama bu tarz kitaplar neden marketlerde satılıyor anlamış değilim. Yine de aldığıma pişman oldum diyemem gayet eğlenceliydi özellikle ilk yüz sayfasından sonra. Genelde sıkıcı kitaplar ilk yüz sayfadan sonra akıcı oluyor sanırım bu değişmez bir gerçek.</i></b></span></p><p style="text-align: center;"><span style="font-family: Open Sans;"><b><i> Kitap konusuna gelecek olursak eşinden yeni boşanmış Amber'in yeni girdiği iş yerindeki eğlenceli ve hareketli iş hayatını anlatıyor. Amber oldukça özgüvensiz bir karakter olarak karşımıza çıkıyor. Yeni girdiği mutfak ise oldukça hırslı ve bilgin kişilerden oluşmakta. Restoran sahibi ise oldukça yakışıklı, magazin dergilerinde eşi ve kızıyla boy boy fotoğrafları olan, kaslı, özgüvenli Oscar. İşe yeni başladığında Oscar'da tam olarak eşinden ayrılmak üzereydi. Peki bu kadar yakışıklı bir aşçı Amber'e bakar mı ? Ya da Amber ona gerçekten aşık olabilir mi, aşık olduğunu mu sanar ? </i></b></span></p><p style="text-align: center;"><span style="font-family: Open Sans;"><b><i>Restoran içindeki olayları okurken bazen baya şaşırdım. Dışarıda bir yere oturduğumuzda önümüze gelen tabağa burun kıvırıyoruz fakat o tabak önümüze gelene kadar arka tarafta olanları bir nevi görmüş oldum bu kitapta. Bir şefin müşteri memnuniyetsizliği karşısında verdiği tepki mesela çalışanlara karşı oldukça kötü olabiliyormuş.</i></b></span></p><p style="text-align: center;"><span style="font-family: Open Sans;"><b><i> Oscar oldukça sinirli ve hırslı bir yapısı olduğu için Amber onu sürekli frenlemeye çalışmakta aslında. Bu hırsı ile zaten bir yarışmaya katılmaya karar verir. Eğer yarışmayı kazanırlarsa yeni açılan restoranları için harika bir kazanç olacaktır. Tabii aynı gün birde Amber'in en yakın arkadaşının nişan günüdür ve Amber onun nedimesidir. Elbette bu önemli günde Amber onu tek bırakamayacağına göre nişan kutlamasını restoranda yapmasını teklif eder ve olaylar iyice farklılaşır. Bakalım bu nişan töreni ve yarışmayı nasıl aynı anda yürütebilecekler ? </i></b></span></p><p style="text-align: center;"><span style="font-family: Open Sans;"><b><i>Dom.. Amber'in eski eşi peki bu hikayede onun yeri nasıl olacak ? Hepsi son dakikaya kadar sabırsızlıkla okuduğunuzda öğrendiğiniz konular. Daha fazla kitap hakkında içerik vermeden yazımı sonlandırıyorum. Hepinize sevgilerle..</i></b></span></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgGJs8EJkP6p5OKkbqX6X4zKB-gHotvmuo1odyXcHgfvfUSfGSVj6Dfe2vDZw0p2KfRRlNx-k_HR0Bft55d0EHYEhUZF16rW9V-nyMGLrhoxMzTRotTWgn9cBV7MyGTqOcR0KKHZ6X3XPdY/s400/a%25C5%259Fk%25C4%25B1m.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="400" data-original-width="249" height="400" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgGJs8EJkP6p5OKkbqX6X4zKB-gHotvmuo1odyXcHgfvfUSfGSVj6Dfe2vDZw0p2KfRRlNx-k_HR0Bft55d0EHYEhUZF16rW9V-nyMGLrhoxMzTRotTWgn9cBV7MyGTqOcR0KKHZ6X3XPdY/w249-h400/a%25C5%259Fk%25C4%25B1m.jpg" width="249" /></a></div><br /><p><br /></p>siradanbirkaktushttp://www.blogger.com/profile/15878244349827425234noreply@blogger.com1tag:blogger.com,1999:blog-6231492463786279915.post-82037067100571926452020-11-28T08:50:00.002-08:002020-11-28T08:50:29.228-08:00Dizi Yorumum : Bir Başkadır<p style="text-align: center;"><span style="font-family: Open Sans;"><b><i> Günlerdir dilden dile, reklamdan reklama, internetin en çok konuşulan dizisi BİR BAŞKADIR! Popüler dizi ve film izleme sitesinin bir numaralı dizisi. Günlerdir dillerden düşmeyen, bir paylaşım ağının en çok konuşulanlar listesinde ilk sıralarda yer alan dizi; BİR BAŞKADIR! Bir başkadır ama ne ? Söylerken sanki sonunda bir şey eklenecekmiş ama unutulmuş gibi hissettiriyor insana. İzlediğiniz sırada da zaten birçok konuda muallakta bırakıyor insanı. </i></b></span></p><p style="text-align: center;"><span style="font-family: Open Sans;"><b><i> Dizi konusu olarak aslında net olarak şunu anlatıyor diyemiyorum. Türkiye'de yaşanan her farklılığı, ayrımı ele almaya çalışmışlar. Dizinin ilk sahnesi mesela bir gündelikçi ve psikiyatrist görüşmesi ile başlıyor. Bu dizi içinde gündelikçi sürekli seanslara gidiyor ve dikkatinizi en çok çeken konuşma sahneleri oluyor. Gündelikçi oldukça kötü bir diksiyona sahip iki lafı bir araya getiremiyor ama psikiyatr ise ona göre mükemmel diksiyon ile karşımıza çıkıyor. Gündelikçi dini inanışlarına göre yaşadığı şeyleri ve bundan kaynaklı yaşadığı duygusal problemleri anlatıyor doktora. Doktor ise bunun asıl nedenini öğrenmeye çalışıyor. Fakat doktor hanımında oldukça ağır sorunları var ve o da başka bir doktorla seanslarına devam ediyor. Kapalı kişilere büyük bir önyargısı var ve bunu aşmaya çalışıyor. </i></b></span></p><p style="text-align: center;"><span style="font-family: Open Sans;"><b><i> Gündelikçi abisi ve depresyondaki yengesi ile beraber yaşıyor. Dizi boyunca yengenin neden depresyonda olduğunu öğrenmek için resmen çıldırdım neyseki son bölümlerde öğrendim ve rahatladım. Bir de imam var bu imamda önemli çünkü gündelikçi ve abisi imamdan onay almadan adım atmıyorlar, yaptıkları her şeyde ona danışıyorlar önce. </i></b></span></p><p style="text-align: center;"><span style="font-family: Open Sans;"><b><i> Dizide temelde çok az kişi olmasına rağmen hepsinin farklı yaşadığı sorunlar ve hepsinin bölüm bölüm bu sorunları ele alınarak dizi istenilen sezon kadar uzatılabilir. Hem birbirleri ile bağlantıları çok az hemde çok fazla. İzlerken sırf bir sonraki bölümde bu soruna cevap bulunacak mı düşüncesi ile tüm sezonu bitirdim. </i></b></span></p><p style="text-align: center;"><span style="font-family: Open Sans;"><b><i> Dizinin adı ne kadar eksikmiş gibi hissettirip izleyiciye bıraksa da devamını aslında verdiği mesaj belli. Hepimiz aynı duygulara sahibiz sadece olaylara ve konulara göre bu duygular çevresel etkenlere göre değişebiliyor. Yetiştiğiniz ortam sizi geniş bakış açısıyla bakmanızı etkiler ve kısıtlar. Bunu aşabilmek yani önyargılarınızı kırabilmek sizin elinizde.</i></b></span></p><p style="text-align: center;"><span style="font-family: Open Sans;"><b><i> İzlerken aslında gün içerisinde yaşadığınız ama asla dikkate almadığınız birçok şey olduğunu anlayacaksınız. Mutlaka sizden bir parçada bulmanız mümkün. İzlerken tek tavsiyem çok dikkatli ve net izlemeniz. İzlediğinizde burada yorumlarınızı bekliyorum çünkü konuşulacak çok sahne var ama içerik hakkında bilgi vermek istemiyorum size. Hepinize iyi seyirler dilerim...</i></b></span></p><p style="text-align: center;"><span style="font-family: Open Sans;"><b><i><br /></i></b></span></p><p style="text-align: center;"><span style="font-family: Open Sans;"><b></b></span></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><span style="font-family: Open Sans;"><b><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEisTbcWOblE9VkE_5CmLRuPz8mn5m1Es4hqD9K5kvEES_SWlOzuEdJtFPBSaYTdUMxtlbi0argNsn0OEqoeqgw7E05TX8AWG37VrwP-R-8v5c1yF7hnorM4ApCd4J9KjvDYCbe34RCE2_j8/s1200/bbb.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="627" data-original-width="1200" height="209" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEisTbcWOblE9VkE_5CmLRuPz8mn5m1Es4hqD9K5kvEES_SWlOzuEdJtFPBSaYTdUMxtlbi0argNsn0OEqoeqgw7E05TX8AWG37VrwP-R-8v5c1yF7hnorM4ApCd4J9KjvDYCbe34RCE2_j8/w400-h209/bbb.jpg" width="400" /></a></b></span></div><span style="font-family: Open Sans;"><b><br /><i><br /></i></b></span><p></p>siradanbirkaktushttp://www.blogger.com/profile/15878244349827425234noreply@blogger.com3tag:blogger.com,1999:blog-6231492463786279915.post-19269974728844152072020-11-21T12:11:00.004-08:002020-11-21T13:27:03.527-08:00Kitap Yorumum: Kayıp Gül<p style="text-align: center;"><i><span style="font-family: Open Sans;"><b> Tüm zamanların en çok okunan ve sevilen kitaplarını okumak her zaman çok farklı hissettirir bana. Büyük bir beklenti ile okurum gerçekten seveceğime inanarak başlarım kitaba. Kitabın sonuna kadarda durmaksızın okumak isterim acaba okuyanlar bunun neresinde hangi duyguyu yaşamış diye düşünerek. Kayıp Gül kitabını okuduğum kısacık süreçte de tam olarak bu his içerisinde okudum. </b></span></i></p><p style="text-align: center;"><i><span style="font-family: Open Sans;"><b> Yazarın daha önce Aşkın Resmi isimli bir kitabını daha okumuştum ve o kitabın sonunda muğlakta kalmıştım. "Nasıl yaaa" gibi bir tepki verip yaklaşık yarım saat boşluğa bakıp almıştım. Bu kitap bittiğinde de aynı şeyi yaşadım ve okurken Aşkın Resmi ile bazı kurgularında benzerlikler olduğunu fark ettim. Hatta bir ara "ben bu kitabı daha önce okudum mu ?" diye düşünmedim desem yalan olur. İçeriğinde bahsedilen güllerle konuşma sanatını sanki başka bir kitapta daha okudum gibi hissettiğim bir bölümdü. İtiraf edeyim o bölümü okurken atlayarak okumayı bile düşündüm. </b></span></i></p><p style="text-align: center;"><i><span style="font-family: Open Sans;"><b> Kitabın en kısa verdiği mesajı anlatmam gerekirse; çevrendeki insanların yaşam tarzlarına, eleştirilerine, bakış açılarına göre değil kendi istediğin şekilde kendine göre yaşa hayatı. İstediğin ne ise o yolda kimseye takılmadan ilerle ve ilerlerken hayatındaki işaretlere dikkat et çünkü o işaretler sana hayatında büyük yollara giden anahtar. İşaretleri takip edersen mutluluğa ve içindeki benliğe çok daha rahat ulaşırsın.</b></span></i></p><p style="text-align: center;"><i><span style="font-family: Open Sans;"><b> Kitabın kısaca konusunu anlatmam gerekirse ana karakter ikizini aramaya çıkıyor. Tüm kitap boyuncada heyecanla ikizini bulacak ümidi ile devam ediyorsunuz. En sonunda aslında aradığı ikiz kendi içindeki benlikmiş. Bu arama sürecinde de ilerlediği yolu anlatması çok değişik. Bu yolda birçok ülke ve şehre yolculuk gerçekleştiriyor karakter. Zaten kendini araması annesi sayesinde başlıyor. Annesinin bunu yapmasındaki amaçta kızının ego ve kibirden kurtulmasını sağlamak. Bunu sağlayabiliyor mu orasını paylaşamayacağım.. </b></span></i></p><p style="text-align: center;"><i><span style="font-family: Open Sans;"><b>Serdar Özkan'dan okuduğum ikinci ve son kitap oldu kısacası. Çünkü benim beklentimi hiçbir şekilde karşılamadı. Birçok farklı dilde çevrilmiş yada mükemmel ötesi diye abartılan içi boş bir yazar olduğunu kanıtlamış oldu. Ha tabiki yazmış, cesaret etmiş yayınlamış tebrik ederim kendisini ama kesinlikle okurken size harika katkılar sağlayacak daha iyi yazarlar vardır. Konuyu işlemesi, kurguda garip bir boşluk olması sanırım bunlar benim beklentimi karşılamadığı için yıkıldım. Keşke arka kapakta yazdığı kadar övülesi ve önerilesi olsaydı. Bir sonraki kitap yorumunda görüşene kadar hoşçakalın..</b></span></i></p><p style="text-align: center;"><i><span style="font-family: Open Sans;"><b><br /></b></span></i></p><p style="text-align: center;"><span style="font-family: Open Sans;"><b><i></i></b></span></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><i><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjlIRSBQS41QeBsjbC5Dkaq8zmV4-gJUD1xSpm-MN8a5PxQzYP5b0S4n_ZMmbxRubaw8061YMZFCZ4P9pevd8pKwD3t_ij2MOGfQL0kSEczxjRsl9V5l-Valj1MdKUMMHwoUVyKiWzpfp_T/s780/kyp.jpg" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><span style="font-family: Open Sans;"><b><img border="0" data-original-height="780" data-original-width="500" height="400" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjlIRSBQS41QeBsjbC5Dkaq8zmV4-gJUD1xSpm-MN8a5PxQzYP5b0S4n_ZMmbxRubaw8061YMZFCZ4P9pevd8pKwD3t_ij2MOGfQL0kSEczxjRsl9V5l-Valj1MdKUMMHwoUVyKiWzpfp_T/w256-h400/kyp.jpg" width="256" /></b></span></a></i></div><i><span style="font-family: Open Sans;"><b><br /></b></span><span style="font-family: Chewy;"><br /></span></i><p></p>siradanbirkaktushttp://www.blogger.com/profile/15878244349827425234noreply@blogger.com1tag:blogger.com,1999:blog-6231492463786279915.post-68362305143981802172020-11-14T11:58:00.003-08:002020-11-14T11:58:48.478-08:00Kış Mimi<p style="text-align: center;"><i><span style="font-family: Open Sans;"> Herkese bir cumartesi gecesinden selamlar.. Hafta benim için anca bitti ne yazıkki sadece bir gün tatili olan sabah 9 akşam 7 çalışanlardanız. Bakıyorumda bu hafta hep kış mimi yapılmış bende hiiiç böyle bir mim yapmamıştım. Kış favori mevsimi olan biriyim ve bunu asla kaçıramazdım. Sahi kış ayını seven çok az kişi var nedendir acaba ? Hadi başlayalım o halde.. </span></i></p><p></p><div style="text-align: center;"><span style="font-family: "Open Sans"; font-style: italic;"><br /></span></div><i><div style="text-align: center;"><i><span style="font-family: Open Sans;"> <b><span style="color: red;"> Kışın ne yapmaktan hoşlanırsın ?</span></b></span></i></div></i><p></p><p></p><div style="text-align: center;"><i><span style="font-family: Open Sans;">Bu sorunun bence herkeste cevabı aynıdır. Sıcacık bir kahve yada sıcak çikolata eşliğinde pofuduk battaniye altında kitap okumak. Bu benim evde yapmaktan hoşlandığım aktivite. Diğer aktivitem ise dışarıda karın üstünde yürümek. Tabi yıllardır İstanbul'a kar yağmıyor ama bu artık hayal olarak kalacak sanırım. Mesela kendime yumuşak dokulu kazak almakta diğer sevdiğim kış etkinliği arasında. Bu arada benim yumuşak dokulu ve pufuduk şeylere karşı aşırı ilgim var. Kim sevmezki amaaa..</span></i></div><div style="font-family: "Open Sans"; font-style: italic; text-align: center;"><br /></div><p></p><p style="text-align: center;"><i><span style="font-family: Open Sans;"> <span style="color: red;"><b>Kış sana neyi hatırlatıyor ?</b></span></span></i></p><p></p><div style="text-align: center;"><i><span style="font-family: Open Sans;">Kış bana en çok ilkokula giderken soba başında kuruyan formam ve sabah evin soğuk ayazında giyinip okula gitmeyi hatırlatıyor. Özellikle kışın sabah erkenden uyanmak o kadar zor geliyorduki.. Ben mesela hiç öğlenci grubundan olmadım hep sabahtı dersim. Sabah titreyerek giyinip okula giderdim. Birde kış mevsimi bana hep soba üstünde pişen kestaneyi anımsatıyor. Babam her haftasonu yapardı afiyetle yerdik vallahi. Nerde o sobalı evler artık hey gidi hey!</span></i></div><div style="font-family: "Open Sans"; font-style: italic; text-align: center;"><br /></div><p></p><p style="text-align: center;"><span style="color: red; font-family: Open Sans;"><b><i>Kış deyince aklına ilk ne geliyor ?</i></b></span></p><p style="text-align: center;"><i><span style="font-family: Open Sans;">Kar geliyor elbette. Özellikle bungalov evde uyanmışsınız ve camdan dışarı baktığınızda mükemmel bir beyaz örtü gördüğünüzü düşünsenize hayali bile mükemmel. Diğer aklıma gelen şey ise yeni yıl tabiki doğum günümden midir yoksa yeni bir sayfa açacağım umuduyla mıdır bilmem ama kış geldiğinde bende bu yeni yıl olayları çok heyecanlı oluyor. Özellikle Kasım ayından başlıyorlar ya her yeri süslemeye benim için onları görmek çok heyecan verici oluyor. </span></i></p><p style="text-align: center;"><i><span style="font-family: Open Sans;"><br /></span></i></p><p style="text-align: center;"><span style="color: red; font-family: Open Sans;"><b><i>Kış mevsiminin en sevdiğiniz yanı nedir ? </i></b></span></p><p style="text-align: center;"><i><span style="font-family: Open Sans;">Sıcak ortamda ısınmaya çalışmak. Ben sürekli üşüyen biri olduğum için kaloriferin dibinde sürekli otururum ve bundan asla şikayet etmem.</span></i></p><p style="text-align: center;"><i><span style="font-family: Open Sans;"><br /></span></i></p><p style="text-align: center;"><span style="color: red; font-family: Open Sans;"><b><i>Kışın kullandığınız favori kozmetik ürününüz nedir ?</i></b></span></p><p style="text-align: center;"><i><span style="font-family: Open Sans;">Ben kışın çok makyaj yapmayı sevmem doğrusu. O yüzden bazen nemlendirici yüz kremi kullanırım. Makyaj yapmam gerekirse maskara ve kaş farı kullanırım sadece.</span></i></p><p style="text-align: center;"><i><span style="font-family: Open Sans;"><br /></span></i></p><p style="text-align: center;"><span style="color: red; font-family: Open Sans;"><b><i>Özellikle kışın yapmaktan hoşlandığınız bir şey var mıdır ? Varsa nedir ?</i></b></span></p><p style="text-align: center;"><i><span style="font-family: Open Sans;">Uyumak! Bu soruyu hiç düşünmeden cevapladım doğrusu. Kışın sıcacık yatakta uyumayı sevmeyen yoktur sanırım. Aslında ben uyumayı her mevsim severim ama kışın uyumak daha bir tatlı ve zevkli. Bu yüzden sabahları uyanıp işe gitmek bana hep zor geliyor.</span></i></p><p style="text-align: center;"><i><span style="font-family: Open Sans;"><br /></span></i></p><p style="text-align: center;"><span style="color: red; font-family: Open Sans;"><b><i>Kış yemeklerinden en çok hangisini tüketirsin? </i></b></span></p><p style="text-align: center;"><i><span style="font-family: Open Sans;">Bir Karadenizli olarak buna cevabım belli. Balık! Özellikle palamut ve hamsi. Vazgeçemediğim iki deniz ürünü. Kışın kokusundan hoşlanmasamda balık yemeye bayılırım. Başkada aman aman olsada yesem modunda olduğum hiçbir yiyecek aklıma gelmedi şuan. </span></i></p><p style="text-align: center;"><i><span style="font-family: Open Sans;"><br /></span></i></p><p style="text-align: center;"><span style="color: red; font-family: Open Sans;"><b><i>2020'ye veda ederken ona ne söylemek istersin ?</i></b></span></p><p style="text-align: center;"><i><span style="font-family: Open Sans;">İçinde özel bir günüm olmasaydı 2020'yi hafızamdan silip hiçbir şey söylemezdim. Bu sene nişanlandığım için ona tek söyleyeceğim cümle; "Herkesi birbirinden ayırdın, kopardın ama bizi hiçbir zaman ayıramayacaksın çünkü sevgimiz buna izin vermeyecek."</span></i></p><p style="text-align: center;"><i><span style="font-family: Open Sans;"><br /></span></i></p><p style="text-align: center;"><i><span style="font-family: Open Sans;">Mimi hazırlayan arkadaşa teşekkür ediyorum. Gerçekten eğlenceli sorular hazırlamış. Bu sayede kışa olan sevgimi bir kez daha dile getirebilmiş oldum. Hepinize koronasız, sağlıklı haftasonu diliyorum.. </span></i></p><p style="text-align: center;"><i><span style="font-family: Open Sans;"><br /></span></i></p><p><i></i></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><i><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEio0Qrd_K62cu_1KQ0qfpXzV2PfOfFyxUsMaSOU3PaR1dioeuoYl-FehiGXpPRYmXiX3zLnA8Q775DKXTZCFaqtQk8emCA8Iabcw_-nx9uPn8ClIBfRD5RN_-LmpiHsC7fB57wFQ5bV4Umv/s400/k%25C4%25B1%25C5%259F.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="225" data-original-width="400" height="225" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEio0Qrd_K62cu_1KQ0qfpXzV2PfOfFyxUsMaSOU3PaR1dioeuoYl-FehiGXpPRYmXiX3zLnA8Q775DKXTZCFaqtQk8emCA8Iabcw_-nx9uPn8ClIBfRD5RN_-LmpiHsC7fB57wFQ5bV4Umv/w400-h225/k%25C4%25B1%25C5%259F.jpg" width="400" /></a></i></div><div style="text-align: center;"><i><br /></i></div><i><span style="font-family: Open Sans;"><div style="text-align: center;"><br /></div></span></i><p></p>siradanbirkaktushttp://www.blogger.com/profile/15878244349827425234noreply@blogger.com3tag:blogger.com,1999:blog-6231492463786279915.post-78455813350462176012020-11-10T10:02:00.002-08:002020-11-10T10:02:29.408-08:00Türkiye'de Bir Kahraman<p></p><div style="text-align: center;"><span style="font-family: Open Sans;"><b><i> Dünya üzerinde birçok devlet adamı, krallar, mareşaller, şansölyeler geldi ve geçti. Birçoğu tarihte silinip gitti, bazısı birkaç kötü veya iyi yanıyla hatırlandı, bazısı da yaşadığı ülke sınırları dışında hiç tanınmadı ve yaptıkları işlerle yok olup gittiler. Bir devlet adamı düşünün büyük bir tarihi sonlandırıp yepyeni bir tarih yazmak için sadece üç beş kişi ile yola çıkan. Etrafında en çok ona inanmayanlarla mücadele edip yeni bir ülke kurmak için çabalayan biri. Yapacağı birçok şeye inanarak yola çıkan ve yaptıklarıyla sadece ülke sınırları içinde değil tüm dünyada konuşulacak olan biri... </i></b></span></div><div style="text-align: center;"><span style="font-family: Open Sans;"><b><i> Mustafa Kemal Atatürk.. Ne kadar şanlı bir isim söylerken bile insan gurur duyarak söylüyor ismini. Yurt dışında hemen hemen her okulda kendi adından bahsettiren biri. Tüm devlet adamlarının belkide imrendiği tek adam. Sadece cumhurbaşkanı değil bir komutan, bir öğretmen, bir yazar... Bir devlet adamında olması gereken donanımdan daha fazlasına sahip biri..</i></b></span></div><div style="text-align: center;"><span style="font-family: Open Sans;"><b><i> Bugün aramızdan bedenen ayrılışının 82. yılı. Aradan yıllar geçmesine rağmen kendisini ve düşüncelerini asla unutmayacağımız ve hep yaşatacağımız o şanlı kahramanın bugün ölüm günüydü... İstanbul başta olmak üzere tüm Türkiye'de saat 9:05'te hayat durdu sadece bir dakikalığına saygı duruşu yapmak için. İş yerimde bende camdan izledim o an tüm çevreyi ve o bir dakikada çok daha iyi anladım ne kadar çok seveni olduğunu. Gözleri dolan kişiden tutun, hüngür hüngür ağlayan kişiye kadar o kadar farklı simaya baktımki o bir dakikada... Gerçekten Türk olduğum için bir kez daha gurur duydu.</i></b></span></div><div style="text-align: center;"><span style="font-family: Open Sans;"><b><i> İnternette bu konuda çok fazla paylaşım oldu özellikle neden saygı duruşunda herkesin araçlarından indi, insanların bu kadar abartmasına ne gerek vardı hatta en çok şaşırdığım "ezan okunurken yattığı yerden kalkmayan insanlar bir devlet adamı için saygı duruşuna geçiyorlar" cümlesine denk geldim. İnsanların neden din ve devlet işlerini ayıramadığını hala anlamış değilim. Ülkemizde zaten bu ayrım yapılsa belki de uygar medeniyetler seviyesinin en üstünde yer alırdık.. Dikkatimi çeken bir konuda sağlık bakanına yapılan linçti. Siyah maske ile Atatürk'ü anmış ve birçok kişi tarafından bu yüzden tepki aldı. Aslında ilk başta Atatürk fotoğrafı ile paylaşım yapıp sonra maske ile paylaşım yapılsaydı daha hoş olurdu. Bu konuda bende gördüğümde çok şaşırmıştım neden siyah maske ile bir paylaşım yapıldığı konusunda. Sanırım bakanın sosyal medya uzmanlarını değiştirmesi doğru bir tercih olabilir. </i></b></span></div><div style="text-align: center;"><span style="font-family: Open Sans;"><b><i> Ülkemizde Atatürk'ü anma günümüz bu şekildeydi. Farklı ülkelere uzanan bir kahramanımızı kaybetmenin derin üzüntüsü ile sizlere sevgilerimi yolluyorum...<br /><br /><br /></i><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjnADwloS4PU7BScFIKpjEmqfobhkp2CFJl9Rx-hx4z6tuwNSvtUwU2Tie7Ek4ANoox6VA9HBbzmiVfIgr-EfyBrgNOyZJEPYPbMuuekMb5TRYSd4sxBsTuzgGohLhewTbcRhRWtW4BYxk9/s564/ata.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="421" data-original-width="564" height="299" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjnADwloS4PU7BScFIKpjEmqfobhkp2CFJl9Rx-hx4z6tuwNSvtUwU2Tie7Ek4ANoox6VA9HBbzmiVfIgr-EfyBrgNOyZJEPYPbMuuekMb5TRYSd4sxBsTuzgGohLhewTbcRhRWtW4BYxk9/w400-h299/ata.jpg" width="400" /></a></div><br /></b></span></div><p></p>siradanbirkaktushttp://www.blogger.com/profile/15878244349827425234noreply@blogger.com5