Öne Çıkan Yayın

Kitap Yorumum : Gösteri Peygamberi

11 Ağustos 2021 Çarşamba

Film Yorumum : Isn't It Romantic

  Romantik komedi izlemek birçok insanın hoşuna gider kimisi ise asla hoşlanmaz. Filmin baş kahramanı Natalie ise ikinci gruba dahil bir kadın. Çok başarılı sayılmayan bir mimar olan Natalie tüm romantik olaylara karşı ve romantizmden asla hoşlanmayan bir kadın. Asistanı ise tam tersi tüm gün iş yerinde romantik türde filmler izlemeye bayılır. Bir gün Natalie iş dönüşü bir soygun karşısında kafasını yere vurur ve gözlerini hastanede açar. Gözlerini açtığında onu bambaşka bir hayat bekler tam olarak nefret ettiği romantik komedinin ortasında buluverir kendisini. Olaylara kendi bile inanamaz ve film sonuna kadar çok fazla şaşıracağı şey yaşar. 

  Filmde verilen ana mesaj aslında çok hoş "kendini sev"! Kendinizi sevdiğinizde aslında aşk hayatınız, iş hayatınız ve arkadaşlıklarınızın daha iyi gittiğini anlatmaya çalışmışlar. Ufakta bir eleştiri var aslında film içerisinde. Tüm romantizm filmlerinin bir klişe olduğunu anlatmaya çalışmışlar. Yağmur altında öpüşmek, tesadüf eseri çarpıştığın adama aşık olmak, etrafında seni seven erkeği fark etmemek gibi. Aslına bu eleştiri çok güzel ve yerinde olmuş çünkü gerçekten son zamanlarda filmlerde, dizilerde hatta birçok kitapta konu hep bu şekilde ilerliyor keşke buna bir el atılsa. 
 Filmde başrolün kilolu bir kadın seçilmesi de beni ayrı bir cezbetti. Genel olarak zayıf, güzel, bakımlı kadınlar görmeye o kadar alışmışız ki toplum olarak bu tarz değişiklikler oldukça hoş doğrusu. Klişe kırmak için bir adım atılmış desek yeridir. Aşkı bedensel kalıplardan çıkartmak önemli bir detay.

  Filmin kısa olması aslında biraz farklı geldi genelde iki saate yakın film izlerken bu film bir anda bitti. Film aslında izlerken çok sarmıyor sadece izlemek için izlemiş oldum ama yine de çerezlik film olarak öneririm. Vaktiniz varsa ve canınız sıkılıyorsa 80'ler müzik eşliğinde izleyeceğiniz film önerisi olarak kenarda dursun derim. İzlediyseniz filmi sizin de yorumlarınızı merak ediyorum.

 Herkese sevgilerle..




9 Ağustos 2021 Pazartesi

Kitap Yorumum : Siyah Buz

 Mevsimsel kitapları okumayı seven tek ben miyim acaba ? Sizlere bugün tam kış zamanında okunacak benimde kışın okuduğum bir kitap önerisi ile geldim. Kitaba başlamam aslında ufak bir mola amaçlıydı çünkü elimde uzun soluklu ve hala bitmemiş bir seri vardı ve ben o seriyi okumaktan sıkıldığım için bu kitap ile mola vermek istedim tabi çok uzun bir mola oldu çünkü hala seriyi bitiremedim son kitabı ile bakışıp duruyoruz. Neyse efendim kitabımız bana göre oldukça eğlenceli, çıtır, kafa dağıtıcı, gençlere hitap eden bir konuya sahipti.

 Kitabımızın detayına gelecek olursak kitabımız Britt isimli bir kızın okullar kapanınca eski erkek arkadaşını geri kazanmak amacıyla arkadaşları ile dağa tatile gitmeye karar vermesi ile başlıyor. Bu dağ tatilinde ona çok sevdiği bir kız arkadaşı ve aşık olduğunu sandığı eski sevgilisi ve diğer arkadaşları eşlik edecekler. Britt eski sevgilisine hava atmak için bu dağ tatiline oldukça iyi hazırlanmış gerek doğa bilgisi olarak gerek uzun yürüyüşler olarak. Yola kız arkadaşı ile bir araçta çıkarlar fakat yolun belirli bir noktasından sonra yoğun kar yağışı arabanın gidişini engeller ve Britt ile arkadaşı arabadan inmek zorunda kalıp yardım bulmak amacı ile ormanın içine ilerlerler. Ormanda buldukları kulübe onlara büyük bir ümit ışığı olacak zannederler fakat kulübenin kapısını vurmaları ile kitap akış hızını arttırır. Kulübedeki iki adam onları rehin alır ve olaylar silsilesi ardı ardına gelişir. 

  Kurgu olarak aksiyon, gerilim, korku tarzında okuyan kişilere göre baya hafif kalabilir. Ben çok bu tarz kitaplar okumadığım için bana çok iyi geldi. Sanırım bu kadar hızlı kitap okumamıştım gece uykumdan baya fedakarlık ettim kitabın sonunu merak etmekten. Yazar karakteri kurgularken bazı yerlerinde çok fazla sıradan hareketlere yer vermiş bazı yerlerde ise ana karakter aşırı ergence tavırlarda olmuş. Güzel bir noktaya da değinmiş aslında yazarımız sevgi veya aşk ile alışkanlığın farklı şeyler olduğunu çok ince bir dilde işlemiş. Tabi bunu anlamak o heyecan ve gerilim içinde biraz zor olsa da benim hoşuma giden bir taraf oldu. Kitap önerilerim arasında yer aldı çünkü insana kafa dağıtmak için terapi gibi geliyor. Okuyun ve okutun derim doğrusu. Eğer okuduysanız kitap hakkında düşüncelerinizi yorumda paylaşabilirsiniz.

 Herkese sevgilerimle..




6 Ağustos 2021 Cuma

Kitap Yorumum : Benim Küçük Sırrım

 Herkese merhabalar. Uzun ve yorucu bir kitabın daha sonuna gelmiş bulunmaktayım. Aslında kitap çerezlik bir okuma yapılacak türdendi fakat ben kitabı okumaya başladığım ve bittiği süre içerisinde evlendim, şehir değiştirdim, ev kurdum ve iki kez tatile çıktım. Tüm bunların sonunda kitap elime yapıştı kaldı resmen ve ancak bugün bitirebildim. 

 Kitaba gelecek olursak aslında yazarımız bir Wattpad yazarıymış bende bunu kitabın yarısına gelince öğrendim. Yarısına gelene kadar da kendi kendime acaba diye sorguladım çünkü kurgu, bölümler ve yazım tarzı Wattpad yazarlarına benziyordu. Kitap bana daha çok Büşra Yılmaz'ın 4N1K isimli kitabını anımsattı çünkü çok fazla benzerlik vardı. Wattpad yazarlarındaki sorun bu sanırım içerikler genelde aynı sadece isimler değişiyor. Aslında harika yazarlar çıkıyor aralarından ama kimileri de bu sorunun ağına düşüp orada kalabiliyor. Tabii ki eleştirmek bana düşmez sonuçta ben kitap okumaktan ileri bile gidemedim en azından arkadaşımız cesaret edip bu kitabı yazmış kendisini tebrik etmek gerekli yinede.

 Kitap üniversiteyi yeni kazanmış genç kızımız Eylül'ün okula başlaması ile başlıyor. Malum üniversite ilk yıl yeni arkadaşlıklar, birbirini tanıma ile başladığı gibi Eylül'de muazzam bir arkadaş grubu içerisinde bulur kendini. İçlerinde olgun yapıda olanıda var ergen yapıda olanı da on sekiz olup aklı selim kişilere rastlamak biraz zor sonuçta. Eylül bu gruptaki tüm arkadaşlarını çok seviyor ve onlarla zaman geçirmekten mutluluk duyuyor ama ufak bir problem var. Eylül'ün gizlediği aslında çokta utanmasını gerektirmesede bir sır var ve o bu sırrını kimseyle paylaşamıyor. Paylaşamadığı gibi de sürekli yalan söylemek zorunda kalıyor. Eylül'ün bir de ilgi alanı var: kafes dövüşü! Küçük yaşlardan itibaren illegal yollardan bu kafes dövüşüne katılım sağlıyor ve Çember denilen bir kulüpte dövüşüyor. Bunu da bir diğer sırrı olarak okul arkadaşlarından saklıyor. Kulüpteki arkadaşları onun için arkadaştan öte kardeş gibiler ve Eylül'ü kız kardeşleri gibi koruyorlar. Kitapta diğer adı geçen Atlas ve Yağmur ise Eylül'ün sırrını bilen iki kişi. Yağmur Eylül'den intikam almak için her yolu deniyor ve en son öyle bir intikam alıyor ki Eylül ne yapacağını bilemiyor ve devamı ikinci kitapta..

 Kitabın bitişi bana göre çok garipti ve Eylül'ün sakladığı sır aslında utanılacak ya da onu mağdur edecek bir sır değilmiş. Bunu öğrendiğinizde gerçekten bu muydu oluyorsunuz. Ben kitapta en çok Eylül'ün arkadaş grubunu ve onların arasındaki sohbeti beğendim. Keşke benimde öyle bir arkadaş grubum olsa diye içimden geçirdim hep. Herkese nasip olmuyor böyle arkadaşlıklar özellikle de şu çağda.. Yazarımızın kalemine kuvvet diyerek yazımı sonlandırıyorum. Okuduysanız sizlerin de bu kitap hakkında görüşlerinizi merak ediyorum yorumda paylaşabilirsiniz. 
 Herkese kucak dolusu sevgilerle..



5 Ağustos 2021 Perşembe

Gezelim Tadalım : Zennup 1844

  Bugün sizlere harika bir mekan önerisi ile geldim. Zennup 1844! İstanbul Zeytinburnu'nda Fişekhane'nin içinde olan şirin, sevimli ve cana yakın çalışanları ile sevgili Ömür Akkor şefimizin ve ortaklarının güzel restoranı Zennup..
  Mekanla beni buluşturan aslında eşim oldu çünkü kendisi Ömür şefi uzun zamandır takip ediyormuş. İstanbul'da sanırım hiç böyle bir restorana girmemiştim ben daha çok hızlı ye çık tarzında yerleri tercih ettiğim için bu restoran girdiğim ilk anda büyüledi beni. Normalde rezervasyon yaptırılarak gidilen bir yermiş fakat biz gittiğimizde şansımıza boş masa vardı. İçeri girdiğinizde sizi çok tatlı çalışanları karşılıyor ve size masanıza kadar eşlik ediyor. Bizim şansımıza o gün Ömür şef oradaydı hem de tam arka masamızda! Kendisini yakından görmek özellikle eşimi çok heyecanlandırdı. Hoşumuza giden yanı selam verdiğimizde kendisi gülümseyerek bizimle selamlaştı ve hal hatır sordu. Sanırım bu tarz kişilere ünlü camiasında rastlamak çok zor ama çok mutlu edici bir davranıştı.

  Mekanda sipariş vermek için bir menü defteri önünüze gelmiyor onun yerine instagram sayfalarından menüye ulaşmanızı bildiriyorlar hatta yapamayanlara yardımcı oluyor çalışanlar. Aslında bu hoşuma gitti çünkü mekana girmeden önce menü fiyat bilgisi ve menü hakkında bilgi sahibi olabilme imkanınız oluyor. Menü fiyatları tabi ki bir tık yüksek haliyle ama o lezzetler için değer mi derseniz kesinlikle! Biz eşimle püre bonfile ve kuru dolmadan yana seçim yaptık. Siparişler gelmeden önce ufak mezeler geldiğinde zaten insan onları tadarken bile doyuyor. Bu arada sunulan ekmekleri anlatmadan geçemeyeceğim. Sunulan ekmekler zeytinlisinden tutun tam buğdayına hatta ekşi mayalısına kadar ufak tadımlık ekmekler olarak masaya konuldu ve tatları mükemmeldi. Yemeklerimiz geldiğinde tabak o kadar doluydu ki insan tatmadan bakarak doyacak şekilde hazırlanmıştı resmen. Püre bonfilenin püresine bayıldım ağızda yaydığı tat buruk veya boğucu değil tam kıvamındaydı. Bonfilede biraz sorun yaşadım çünkü ben eti az pişmiş sevmem ve benim etim az pişmiş gelmişti başta sipariş verirken söylemeyi unuttuğum için benden kaynaklı bir sorun oldu yani. tabi tadı yine de tartışmaya kapalı çünkü et yumuşaklığı ve tadı ile harikaydı. Aslında en sona bir de sütlaç mı söylesek yoksa cennet çamuru mu söylesek diye ufak bir kararsızlık yaşamıştık masaya ilk oturduğumuzda fakat ana yemekleri yedikten sonra tatlı yemeye hiç yerimiz kalmadığı için yiyemedik. Yan masalara gelen tatlılardan gördüğüm kadarıyla sütlaç tek bir adeti üç kişi doyuracak kadar büyük bir güveç tabağında geliyor. Mekanda dikkatimi çeken diğer şey ise çatal kaşıklarda Zennup 1844 yazmasıydı bu tarz mekan isimleri genelde kaşık çatalda görmek ender bir durumdur ama hoş bir görüntüydü doğrusu.
 Mekana gitmişiz Ömür şefi görmüşüz elbette kitaplarını alıp imzalatmadan olmaz değil mi? Hemen girişte kendi kitaplarının da satışı yapılıyordu bizde kitaplarından aldık ve imzalattık. İlk kitabı Zennup üzerine yazılmış Zennup'u tanıtmış ve Zennup ailesini anlatmış. Ailesi diyorum çünkü Zennup'ta çalışan veya personel kavramı yok genelde aile olarak ordalar. Çalışanlar ile yapılan aktivitelere baktığımda kocaman bir albüme yer verilmiş kitapta ve insanın içi ısınıyor çalışan kişileri aileden sayan bir iş yerine rastlamak. Yeni kitabı Ömür Akkor Seyahatnamesi ise harikulade bayıldık! Hangi şehre giderseniz gidin bu kitap sayesinde hiç zorlanmadan en güzel en kaliteli yemek yerlerini bulmanız için bu kitap harika bir harita. Özellikle gittiğiniz yeni şehirlerde rotanızı bulmak çok zorken bu kitapla her şey çok basit keşke elimize daha önce geçseydi ama maalesef yeni çıktı ama olsun bundan sonraki şehirlerde kullanacağımız el kitabımızın olması güzel oldu. Ömür şefin 81 il gezmesi ise insanı hayran bıraktırıcı bir durum bize de nasip olur umarım.

 Mekandan çıkarken gözümüze ufak bir stant çarptı. Birbirinden güzel Zennup reçelleri, yağı, kahvesi v.s bir sürü ürün vardı. Biz de dayanamadık ve hemen acuka, reyhan şerbeti, böğürtlen reçeli, çilek reçeli ve süt reçeli alıverdik. Reyhan şerbetini eve geldikten bir hafta sonra yapabildim zaman bulup ve tadı çok hoş oldu özellikle soğuk içtiğinizde kesinlikle bayılacaksınız. Gönül isterdi ki o güzel ekmeklerden de alalım ama artık İstanbul'da yaşamadığımız için ne yazık ki alamadık. Umarım bir sonraki gidişimizde alabiliriz.

Zennup 1844 işte böyle bir mekan olur da bir gün yolunuz Zeytinburnu'na düşerse mutlaka uğramanızı öneririm. Sevgilerimle..


Zennup iç mekanı görsel olarak bile çok huzurlu 


Bahsettiğim lezzetli ekmekler 


Ve lezzetli püre bonfileee <3

24 Ocak 2021 Pazar

Film Yorumum : Umut Işığım (Ocak Ayı BCP Projesi)

  Dans etmekle tanıştığım gün henüz üniversite son sınıfa daha çok vardı. Dans edemeyeceğimi ve çok zorlanacağımı düşünmüştüm ilk dans dersimde. Zumba ile tanışınca aslında çok kolay ve eğlenceli olduğunu anladığımda dans etmek beni aşırı mutlu ediyordu. Yaklaşık üç yada dört aylık bir devamlılığım oldu sonra kurs kapanınca danstan da uzaklaştım. Hala dans etmeye bayılıyorum inanılmaz bir şekilde dans ettiğim günleride özlüyorum. Psikolojik ve ruhen dans ederken her şeyi unutuyorsunuz aslında. 

 Bu ay Blogları Canlandırma Projesi kapsamında Umut-Başarı temalı bir film/dizi izleyecektik yada  kitap okuyacaktık. Etkinlik detayları için Okurix'in paylaştığı yazıya bakabilirsiniz. Bu etkinlik kapsamında bende Umut Işığım isimi 2012'de yayınlanmış bir film izlemeyi tercih ettim. 

 Film ilk olarak Pat adında bir adamın akıl hastanesinden çıktığı gün ile başlıyor. Akıl hastanesine sekiz ay önce yatmış çünkü karısını okuldaki tarih hocasıyla yatarken basmış ve bu esnada da karısı tarih hocasıyla yatarken Pat ile evlendiklerinde ilk dans şarkısı açmıştı. Pat için bu şarkı oldukça sinir bozucu bir hal alıyor zamanla çünkü bu şarkı ona hem karısının aldattığını hatırlatıyor hemde evlendikleri ilk günü hatırlatıyor. Hastaneden çıktığında aslında eşini, işini ve tüm arkadaşlarını kaybettiğinide biliyordu. Hastane çıkışında ise tek amacı karısı Nicky ile tekrar barışıp, onunla yola devam ettirmektir. 

 Tiffany bir polis eşiydi ve eşini kaybedince semtte dul ve deli kadın olarak nitelendirilen bipolar bir kadın. Pat ile yolları bir akşam yemeği davetinde kesişir ve Tiffany ile Nicky arkadaştırlar fakat dolaylı yoldan. Pat ile tanıştığında ona karşı bir duygu hisseder fakat Pat Nicky'e olan bağlılığı yüzünden bunu görmek istemedi. Pat Nicky' ulaşabilmek için Tiffany aracı olarak kullanmaya karar verir fakat Tiffany bunu yapmak için bir koşul sundu; onunla dans yarışmasına katılmalıydı. Pat hayatında hiç dans etmemiş biri olarak Nicky'e kavuşmak için bunu kabul eder. Yarış gününe kadarda düzenli olarak çalışmaya devam ederler.

Pat'in babası ve benim bayıldığım oyuncu Robert De Niro yani Pat Sr. tam bir bahis tutkunu ve obsesif kompülsif bir adam. Her totemi tuttuğu Eagle takımının kazanması için tek tek aklında tutuyor. Takımı yenilsede bahislere girmekten ve kaybetmekten asla yorulmuyor. Sanırım dizinin en komik yanı bu bahisler ve maçları izlerken yaptığı totemlerdi. Annesi ve babası Pat'e Nicky'i unutturmak için her şeyi yapıyorlar fakat bu süreç oldukça sancılı geçiyor. Pat Sr. ise oğlu ile beraber zaman geçirip Eagle maçlarını izleyip, totemlerine katılmasını bekliyor sadece..

 Bu film hayattan beklentisi olmayıp her şeyi bırakan kişilerin kesinlikle izlemesi gereken bir film. Hayattan vazgeçmediğimiz sürece aslında hep umut var. Biz işaretleri takip edersek yol bizi güzelliklere sürükleyecektir. Yeter ki biz hayata küsüp tüm kapıları kapatmayalım. Umut hep vardır.. Filmi izlediğinizde sizinde yorumlarınızı sabırsızlıkla bekliyorum. İyi seyirler.. 



17 Ocak 2021 Pazar

Kitap Yorumum : Son İlmek

  Örgü örmek bazı insanların en büyük hobisidir. Örerken insan rahatlar, hayatı unutur ve ortaya çıkan ürünlere baktıkça mutlu olur. Bazı insanlar ise örgü örmekten asla anlamaz ve bunun yetenek işi olduğunu düşünerek denemek bile istemez. Benim için örgü örmek yetenek işi falan değil baya baya merak ve hobi. Örgü örerken kesinlikle ortaya çıkan ürünler beni çok mutlu ediyorum. Küçük yaşlardan beri ipler ve örgülere merakım var. Hatta birkaç yıl önce işi ilerletip oyuncak örüp satmaya kadar dökmüştüm olayı ama tabi kimse ürünlere talip olmayınca bende bıraktım. Son 2-3 aydır yine örmeye merak sarıp kendime bir süveter ve bebek battaniyesi başladım. Süveter bitti sayılır birleştirmesi kaldı sadece bebek battaniyesine ise daha yeni başladım. 

 Kitabı alırken yine aktüel ürünler satan bir markette gördüm kendisini ve arka yazısını okumadan sırf ismi için almıştım. Aylarca okunacakların arasında benimle bakışıp durdu. En sonunda okuma vakti geldiğini hissettim ve bu gece bitirdim. Kitap aslında Rebecca adında bir arkeologun kazaklar hakkında akademik bir yazı yazmak için ödenek alıp kızıyla beraber bir İrlanda adasına araştırma yapmak için gitmesi ile başlıyor. Buraya kadar sorun yoktu benim için ama sorun şurada başladı kitapta çok fazla karakter vardı ve okumaya başladığınızda tüm karakterleri öğrenmeniz baya zaman alıyor. Kitap içinde farklı farklı örgü motifleri ve hayattan notlar olması çok güzelken kitabın ilerleyişi çok ağırdı. Yaklaşık iki yüz sayfada konu kapanabilirdi fakat dört yüz küsür sayfa yazılması biraz bana gereksiz geldi. Kitap akıcı değildi oldukça durağan ilerledi sanki örgü örüyorumda günden güne gıdım gıdım gidiyormuş gibi bir hisle okudum. 

 Kitap sonuna geldiğimde neden burada sona erdi oldum bir anda. Kitabın sonunda yazarın araştırmasını nasıl tamamladığını kısacık bir son sözle değil daha detaylı bir bölümle öğrenmek isterdim. Apar topar kitap bitti hadi güle güle der gibi bir bitiş oldu. Kitaba bu yüzden düşük puan veriyorum ve önermiyorum yani para verip almaya bile benim açımdan değmezdi. Bende zaten dört liraya almışım yıllar önce iyi ki fazla para vermemişim dedim. Herkese şimdiden mutlu ve sağlıklı haftalar diliyorum. Bir sonraki kitap yorumunda görüşmek üzere.. 



9 Ocak 2021 Cumartesi

Kitap Yorumum: Tut Ki Seni Seviyorum

  Hayatınıza giren insanların, arkadaşlarınızın, ailenizin yüzünü unuttuğunuzu düşünebilir misiniz ? Yanınıza gelen arkadaşınızı her seferinde ilk defa görüyormuş gibi baktığınızı hayal edebilir misiniz ?  Peki bunu yaşayan insanların olduğunu ve adına prosopagnozi hastalığı tanısı koyulduğunu biliyor muydunuz ? Ben bilmiyordum Jack Masselin ile tanışana kadar.. Jack Masselin bir lise öğrencisi ve insanların yüzünü bir kere gördükten sonra bir daha hatırlayamıyor. Kişilerin belirgin özellikleri varsa mesela yüzünde çilleri, saç rengi, aşırı uzun boyu, yüzünde belirgin lekesi v.s bu şekilde o insanları hatırlamaya çalışıyor. Annesi, babası ve kardeşleri dahil herkesi tanımakta ve hatırlamakta çok fazla zorluk çekiyor. Bu durum sosyal hayatını oldukça fazla etkiliyor. Şimdiye kadar yüzünü net hatırladığı hiç kimse yok hayatında.
 Libby Strout.. Küçük yaşta annesini kaybettikten sonra ,tahminimce duygusal açlıktan dolayı, kendini yemeklere vurmuş ve durmaksızın kilo alan bir kız. En son aldığı kilolar yüzünden evinden vinçle çıkarılmak zorunda kalıp tüm gazete manşetlerinde yer alan bir kız hatta. Vinçle çıkarıldıktan sonrada uzun bir kilo verme durumu ile uğraşıp belli oranda kilo versede hala iri ve büyük bir kız. Liseye asosyalliğinden kurtulmak için başladığında tek hayali dans kızlarının arasında olup onlarla dans etmektir çünkü Libby bildiğiniz sıradan şişman biri değil o harika bir dansçı! Okulda başladığında olaylar umduğundan daha farklı gelişecek ve Libby özgüveni ile tüm okula ders vermeyi başaracak. 
  Kitapta beni en çok etkileyen nokta son söz oldu. Son sözde yazar bu kitabı kaleme alırken aslında gerçekten prosopagnozi hastaları ve bu hastalıkla ilgilenen doktorlardan birebir yardım almış. Ben okurken kitabı yaşadım özellikle Jack Masselin bölümlerinde sanki gerçekten o an Jack gibi hissettim kendimi bununda nedenini son sözde öğrendim. Aksi takdirde bu kadar gerçekçi bir kitap olamazdı sanırım. Bu konuda yazarı tebrik etmek gerek gerçekten. Zaten Libby hakkında yardım alması gerekli olmamış çünkü kendide böyle bir dönem yaşamış oradan bilinçli olduğu için Libby için yazdıklarıda oldukça etkileyici ve gerçekçiydi..
   Kitabı okuduğumda kilolu biri olduğum için üzgün hissettiğim bir dönemdeydim. Libby ile tanışınca aslında özgüvenli olmanın kiloyla değil mantık ve kendini sevmekle alakalı olduğunu anladım. Kitabı okurken "ben buradayım ve isteniyorum" cümlesini aklıma kazımam gerektiğini kavradım yapabildin mi diye sormayın yapamadım. Aslında kitap gerçek anlamda insanları hatırlarken kusurlarıyla değil onların güzel yönleriyle hatırlamamız gerektiğini bize bastıra bastıra anlatmış. Toplumsal olarak insanları kategorize etmeye bayıldığımız için bu tarz ne kadar kitap okursak okuyalım kategorize etmekten vazgeçen 3-5 kişiden daha fazlası olamayacağız. Her insanın dış görünüşüne değil yaptıklarına ve yapacaklarına bakmayı öğrendiğimiz zaman daha faydalı bir haline gelebiliriz. İnsanları kusurları ile sevebileceğimiz günleri görebilmek ümidiyle, keyifli okumalar..
 

1 Ocak 2021 Cuma

Hoş Geldin Yeni Yaşım!

   1 Ocak 2021..

 Kocaman bir senenin ve bir yaşımın daha sonuna geldim. Geriye dönüp baktığmda ne ara bu yaşa geldim diyorum. Zamanın su gibi akıp geçiyor insanın ömründen. Mutluluğu yakalamaya çalışırken aslında mutlu olduğu anları kaçırıyor ve bunu yaş ilerledikçe anlıyor. 

 2020'yi kendi içimde değerlendirirsem benim için oldukça orta düzeydi. Bu yıl içerisinde kendimi asosyallikten kurtarmak en güzel konu oldu. Yeni enerjik ve eğlenceli iki arkadaşım oldu. Yılın büyük bir bölümünü sınav stresi ile geçirdim, sınava hazırlanma sürecim oldukça sancılıydı ve sonuçta çok kötü geldi zaten. Umutsuz başladığım için sonuçta da hiç umut yoktu. Yılın bana en büyük katkısı ise su fobimi yendim! Yüzme kursuna gittim ve artık havuza girebiliyorum, kendimce yüzebiliyorum henüz kulaç atamasamda eskisi gibi havuza girip ayakta beklemiyorum, yüzüyorum! Yılın bir güzel yanıda yaklaşık bir aylık kendi başıma çıktığım tatil oldu. Oldukça iyi kafa dinledim Karadeniz havasında keşke o an sıkılıyorum demeseydim diye içimden geçiriyorum şuanda. Ne güzel günler yaşamıştım sessiz sakin mis gibiydi. Yılın diğer güzel yanıda aşk hayatımda bir adım daha atıp ilişkimizi resmiyetten bir önceki adıma taşımak oldu yani nişanlandım! Ah ne zor süreçti o nişanı yapmak tam iki kez düğün salonu ayarladık ve ikisinde de pandemi yasakları oluştu. En son kaçak göçek aile arasında takmak durumunda kaldık. Tabi aile arasında diye kararlaştırmadan önce birde korona virüs ile mücadele ettim. Ponçik bedenim oldukça yorulmuştu o süreçte. İş hayatım ise mükemmel ilerledi nasıl oldu bende anlamadım. Yaklaşık bir hafta içerisinde işe başladım ve oldukça başarılı şekilde ilerleme kaydettim. En başta işe girme süreci biraz sancılı geçsede sonradan oldukça eğlenceli olarak devam etti. İş hayatım ve çalıştığım ortam oldukça eğlenceli tüm çalışma arkadaşlarımıda çok seviyorum. 

 Geçenlerde sosyal medyada 2020 bingosu diye bir şey yayınlamışlardı. Kısaca oradaki cevaplarımla size 2020'ye verdiğim puanı söyleyeyim. 2020'de; en az 3 şehirde bulundum, korona testi oldum, evden bir hafta hatta daha uzun süre dışarı çıkmadım, yeni yemekler yapmayı öğrendim, evcil hayvan edindim, kısıtlamalarda ekmek alma bahanesi ile dışarı çıktım, koronaya yakalandım, maske takmaktan bunaldım, okulumu özledim, en az 30 kitap okudum-hatta daha fazla-, Bir Başkadır dizisini izledim, en az 30 yeni kitap aldım, pandemi öncesi döneme hasret kaldım. Kısaca 2020 böyleydi ve benim 2020'ye puanım 100 üzerinden 60!

Gelelim 2021'e ve yeni yaşıma.. Benim yeni yaşımda en güzel olay evlenecek olmam sanırım. Belki bir ihtimalde memur olarak atanmak var. Hedef listemi henüz yazılı olarak defterde oluşturmadım ama hedeflerimide kısaca sıralamak gerekirse; 

  • 4 Ocak Pazartesi'den itibaren 6 ay boyunca hayatımda şekerli yiyecek olmayacak. Rafine şekeri içeren her türlü yiyecek ve içecekten uzak duracağım ve şekerli abur cuburları tüketmeyeceğim.
  • Düzenli spor yapmaya başladım son bir haftadır bunu tüm yıl yapmaya çalışacağım. Kimi zaman yürüyüşle kimi zaman evde olarak.
  • Kitap okuma düzenim yoktu ve bunu düzene koyacağım günlük 30 dakika kitap okumaya ayıracağım.
  • Erken saatte uyanmaya başladım bunuda tüm yıl yapmaya devam edeceğim. (Hafta içi sabah 6.00/ hafta sonu sabah 8.00)
  • Blog yazmayı haftada bir olarak sürdürüyordum bunu haftada iki olarak yapmaya başlayacağım çünkü yazmak beni rahatlatıyor.
  • Kendime sürekli hobiler edinmeye çalışıyorum genelde ama bunu düzenli devam ettiremiyorum. Geçen yıl mesela punch ile işleme yapmayı öğrendim. Bu yıl farklı bir hobi edineceğim sanırım yine örgü/dikiş/nakış üstüne olur.
  • Haftada bir gün meditasyon yapmayı deneyeceğim. Bunun hakkında öncelikle araştırma yapmam gerekli.
  • Şükür defteri oluşturup her gün beni mutlu eden şeyleri yazıp şükür edeceğim.
  • 10 adet Rus edebiyatı okuyacağım.
  • Mesleğim üzerine de iki ayda bir kitap bitireceğim.  
Kısacası benim için verimli ve dolu dolu bir yıl olması için her şeyi yapacağım. Umarım yeni yaşımda bana güzellikler, şans, sağlık, huzur ve mutluluk getirir. İyi ki doğdum, iyi ki varım!