Öne Çıkan Yayın

Kitap Yorumum : Gösteri Peygamberi

26 Eylül 2018 Çarşamba

Gezdim Gördüm : Rize/Ayder

   Herkese merhabaaaaa :) uzun süredir yazamadım ama anlatacak o kadar çok şey birikti ki sizlere anlata anlata bitiremem. O yüzden ufak ufak anlatayım bitmesi zor olsada bitirmiş gibi yapayım.
  Efendim en son kasiyerlik macerama son verdim ve ardından sevdiğim adamla uzun bir tatile çıktık. Aldık çantalarımızı Sakarya'dan tee Rize'ye 15 saat bir yolculuk yaptık. Sabah Rize harika bir kokuya sahipti ve biraz yağışlıydı. Ayder'e çıkmak için önce Pazar'dan arabaya binmemiz gerekiyormuş. Araba kalkış saatine kadar bizde kahvaltı yapabileceğimiz bir yer bakındık ve küçük bir esnaf çay ocağına girdik kahvaltısıda vardı tabii. Mekan sahibi çok ters biriydi İstanbul'dan geldiğimizi duyunca bize hemen "ne gördünüz de ne bilirsiniz" muamelesi yaptı. Neyse ona takılmadık muhlama sevemeyen bana güzel bir muhlama yapmasını istedi erkek arkadaşım. Kendisi muhlama çok sever ama ben tadını bir türlü beğenemedim. Amcamız sağolsun muhlama yaptı fakat o kadar acı bir tadı vardı ki hiç beğenmedim neyse erkek arkadaşım yedi o da çok beğenmedi ama olsundu. Pazar'dan kalkan aracımız 1 saatlik yolculuk sonucu Ayder'e çıkarttı bizi.  Bungalov evlere olan sevgimi erkek arkadaşım çok iyi bildiğinden bize bungalov ev tarzında olan bir yerden rezervasyon yaptırmış. İndiğimizde hemen bungalov otelin önünde indik. Otel çalışanı abi asık ve sert mizaçlı görünüşe sahip olduğundan ilk başta sevemesemde sonradan altın gibi bir yüreği olduğunu fark ettim ve ısındım. Kaldığımız yerde tek sorunum telefon çekmemesi oldu. Operatörlerden bir tanesi çekiyormuş orada benimki çekmedi malesef. Kaldığımız tek odalı tuvalet banyosu içinde olan bungalov harikaydı sabah camları açtığımızda karşımızda gürül gürül akan dereve dağlardaki harika yeşilliklerle güne başlamak harika bir duyguydu. Gece uyurken bile o dere sesiyle uyumak çok farklı bir duygu. Tabi sesli ortamda uyuma zorluğu çeken kişiler için biraz zor ve kötü bir durum olabilir. Ayder'de birçok hediyelik eşya satılan mekanlar, yeme-içme için kafeler lokantalar mümkün. Biz biraz sezon sonuna kaldığımızdan çok fazla lokanta menüsü yoktu. Mecbur alabalıki,tavuk ve köfte üçlüsü yemek zorunda kaldık. Eğlence olarak doğa yürüyüşleri haricinde mekanik salıncak ve atv sürebilirsiniz. Mekanik salıncağa kesinlikle benim gibi yükseklik korkusu olan arkadaşlar binmemeli çünkü indiğimde korkudan hüngür hüngür ağladım. Atv ise size rehberlik eden bir araçla beraber keyifli bir sürüş deneyimi yaşamanızı sağlıyorlar ve yaklaşık 1-1.5 saatlik bir gezi oluyor. Sizi dağ yolundan şelalelere götürüyorlar 10-15 dakika serbest zaman sonrası dönüş yapıyorsunuz. Doğa yürüyüşleride zaten anlatmaya gerek yok eğer dağ bayır yürümek tam bana göre diyorsanız Ayder buna çok müsait. Hatta erkek arkadaşıma kalsa Kaçkar zirvesine bile çıkartırdı beni ama Allah'tan mızmızlığım varda ısrar etmedi çok fazla.
  Karadeniz insanlarında en çok gözlemlediğim konu hizmet etme konusuna çok uzak insanlar. Ne kadar ticaret yapsalarda hizmetleri çok aksi yada sert bir surat ifadesi ile yapıyorlar. Bu durum müşteri açısından biraz üzücü. Genel olarak yurt dışından gelen misafirlere rastladık Türkiye içinden gelen insanlar yok denecek kadar azdı.
  Hava durumu olarak geceleri insanın iliklerine kadar üşütecek bir soğuğa sahip olan Rize gündüzleri de sadece öğlene kadar güneş görebiliyorsunuz. Yeri geliyor o bile olmuyor. Biz kaldığımız süre boyunca akşamları genelde yağışlı geçti. Zaten belli bir saatten sonra her yer kapandığı için bizde odamıza çekilmek zorunda kaldık. Evet Ayder'de sabah 6'da hayat başlıyor ve akşam 5-6 gibi sona eriyor. Bu konudan dolayı biraz sıkıntılıydı çünkü biz gün 9-10 gibi başladığımızda onlara öğlen olmuş oluyordu.
  Kısaca bende durumlar böyle uzun bir gezi oldu tabi gezi içinde hayatımı değiştirecek bir teklif aldım. Okul hakkında bir takım değişiklikler oldu, iş ve şehir değiştirme ihtimalim var tabi olmayan hangi işi değişeceksem... Hepsini anlatacağım yavaş yavaş tabiki aşağıya gezimizden birkaç fotoğraf koyacağım. Bir gün Rize'ye yolunuz düşerse Ayder'e uğramadan dönmemeniz dileğiyle...

Sakarya'dan Rize'ye tabi ki kitapsız yolculuk yapamazdım :)

Bahsettiğim dağlar sanırım yeşillik görünce fotoğrafsız duramıyorum :)




Burası Ayder Yaylası en tepeden çekmeye çalıştık :)


Burası ATV gezisi ile geldiğimiz şelaleler :)

Mekanik salıncak yüksek görünmesede baya yukarıda aslında sallandığınızda uçacaksınız gibi hissediyorsunuz :)

Burası Kavrun diye geçiyor Ayder'den daha yukarıda kendisi ve bu dereden akan su buzdolabından aldığınız sudan daha soğuk ama çok lezzetliydi :)



10 Eylül 2018 Pazartesi

Kitap Yorumum : Önce Hayallerim Öldü Sonra Babam

Yepyeni bir kitapla karşınızdayım. Eylül ayının ikinci kitabı olan "Önce Hayallerim Öldü Sonra Babam" benim için çok farklı bir kitaptı. Öncelikle size yazarla tanışmamı anlatayım. Geçen hafta mükemmel ve oldukça popüler olan video sitesinde dolaşırken "22 Nezaket Kuralı" isimli bir video dikkatimi çekti. Ne kadar nezaketli olduğumu düşünsemde bir çok eksiklikler oluyor ister istemez. Başladım videoyu izlemeye izliyorum ama kadına bayıldım konuşma tarzı, diksiyonu, tonlamaları falan harika. Video bitti kanalına girdim izledikçe izleyesim geliyor videolarını. En sonunda Instagram adresine baktım ve ne göreyim o gün kitabı çıkmış ve tanıtımını yapıyor. Ertesi gün kitapçıya gittim hemen kitabını buldum arka sayfasını okudum ve kendimi kasada ödeme yaparken buldum. Yeterince samimi ve içimizden biri olan bu Sivas yöresinde yetişen kız tamda benim dünyamı anlatmış gibi. Hissettiği duyguları okurken kah gülüp kah üzülerek bende hissettim. Size kitap hakkında bir şey anlatamam çünkü bir  olay örgüsü yok. Kitabın arka kapak yazısını bırakıyorum ve Başak ile tanışmanızı çok isterim. Bende umarım aldığım bu kitabı imzalatma fırsatı yakalayabilirim...

  Bu kitabı neden eline aldın, bilmiyorum. Belki beni Youtube’dan tanıyorsun, belki ilk defa karşılaşıyoruz. Sebebi her ne olursa olsun buradasın. İlk cümleyi okudun. Artık bu anın geri dönüşü yok.
  İçeride karşılaşacağın hikâyeler, benim hikâyelerim. Daha önce defalarca yaşanan, eşsiz veya benzersiz olmayan hikâyeler. Anlatmam lazımdı, çünkü anlatmazsam çatlardım. Ben Y kuşağına aitmişim; sen Z, onlar C, öbürleri T… Her neysek, çok yorgun bir geçmişin çocuklarıyız. Bizi kirli geçmişten, kavgalardan, darbelerden korumak için renkli dünyaların içine attılar. Sorumsuzuz, dünya umurumuzda değil diye de bizden nefret ettiler. Ne dünya umurumuzdaydı, ne de biz dünyanın umurundaydık. Mesele artık kendi meselemizdi. Yaşamak için bir yol bulacaksak bunu kendi başımıza yapacaktık. Güven mi? Güven kelimesi çoktan bankalara, sigorta şirketlerine satılmıştı, hem de yok pahasına… İnsana dair birçok kelime çoktan şirketlerin olmuştu. Herkes güvenilmezdi artık, her an sırtımızdan vurulabilirdik. Hem tek başımızayız hem paranoyağız.
 Sana videolarımda hep dedim ki; “kendi cennetini yarat.” Ben o cennete gidene kadar cehennemden geçtim, iyi ki... Sana kendi hikâyemi olduğu gibi, dürüstçe anlattım; sen de anlat, başkasına değilse bile kendine anlat diye… Anlat ki rahatla, anlat ki tanış kendinle.


Kitap Hediye Etkinliği Sonuçları

 Herkese merhaba geçen hafta yapmış olduğum kitap çekilişinin kazananlarını dün gece yazamadım. Normal şartlarda dün kazananları söyleyip bugün kitaplarını kargoya verecektim ama olsundu. Bugün açıklayayım yarın kargoya veririm dedim tabi işlerim çıkmazsa yarına. Katılım beklediğimin çok çok altı oldu o yüzden bende katılan 2 kişiye yollayacağım kitapları.
  Kazananların listesi ; 
   Arkadaşlarıma katılımlarından dolayı teşekkür etmeyi borç bilirim. Kendilerinin açık adreslerini g.sari1903@hotmail.com adresine göndermelerini rica ediyorum. Gelecek ayda yeni kitap hediye etkinliğinde görüşmemiz dileğiyle. 

8 Eylül 2018 Cumartesi

Misafirimiz Var

  Merhaba Efendim Sevgili güzel dost G.Srı   Misafir Blogger Olmak İster Misiniz?"  Diye güzel bir konuk  misafir alıyor bende katılırım dedim biraz geç oldu öncelikle bunun için kendisinden özür dileyerek  bundan yıl önce  sevgili güzel insan Eski blogger ismi Yolcu Şimdi yeni ve çok güzel bir bloğu var yeni ismiyle Müfred Benim onun  o güzel yazılarına ve resimlerine yazdığım yorumları sağolsun toplamış   Sessiz Yolcu bloğun da toplamıştı ve beni çok mutlu etmişti şimdi o blog kapandı ama güzel anılar kaldı Buradan  tekrar çok teşekkür ediyorum güzel  insana ...Ve bunu yeniden siz dostlarda paylaşmak istedim umarım beğenirsiniz :) Ve  Sevgili G.Srı  misafir olduğum için mutluyum teşekkür ederim canım benim ....



Sultan Ahmed Camii

Ben ki gök kubbeye, semaya açtım ellerimi bin dua değil bir dua diledim bitsin artık bu kifayetini  yitirmiş insanlığa ben ki bir cami avlusunda dilendim bir avuç insanlığı oda çoktan yok olup gitmiş ... sessiz kaldım

Gökkuşağı
Yediveren renklere savurdum çığlıklarımı. Bir minarenin sessizliğinde bıraktım kimsesizliğimi. Yokluğunu varlığınla savurdum, bin bir gök mavisi bulutlara beledim umutlarımı. Bir caminin avlusunda bıraktım sana dair tüm göz yaşlarımı. Olur olmaz zamanlara gizledim tüm eksik kalmış cümlelerimi. *Sessiz kaldım*

Kırmızı
Yakınla uzak arası gibiydi sevmek. Kırmızıyı savurdum tuvallere. Bin bir geceye böldüm hüzünleri. Oysa ben şimdi sadece şükretmeyi öğrendim. Çok şükür. *Sessiz kaldım*


Şehr-i İstanbul
 
Bir kapı arası yalnızlık girdi sessizliğime. Bir çare gizlendi, bir yumruk gibi, bir zulüm sardı benliğimi parçalanmış kimsesizliğimde... Bir öfke girdi yüreğimin tuz bastığım yaralarıma. Dik yokuşlara serdim çığlıklarımı kıyametler yükseliyor yüreğimin uçurumlarından. Yağmurlar çarpıyor göz yaşlarıma, anılar dağlıyor soğuk odalarda. Kelimeler dağlıyor kifayetsiz kalmış cümlelerimde. Anlamakla, anlatmakla geçti bir ömrün suskunluğu. Ayrılıklar umutlara, hüzünler keşkelere karıştı. Bırak gitsin kapı arası yalnızlıkları, bırak bırak ki yerler, gökler, kuşlar, yalnızlıklar karışsın Şehr-i İstanbul'a ...Sessiz  kaldım 



Parmaklıklar
 
Yıkın bu kenti savurun acıları, hüzünleri Demir parmaklıklarda kaldı sevdam, özgürlüğüm Kapatmayın güneşimi, elimde bir tek o kaldı Soluyor tüm yapraklarım, kan damlıyor gözlerimden Viran olmuş kentin sokaklarında asılı kaldı yüreğim Gölgemi arıyorum senin yokluğunda Her damlada adın yazıyor kaldırımlarda Güneş yakıyor bedenimi rüzgar gam vuruyor umutlarıma *sessiz kaldım*


Misafirimiz Sessiz Kaldım'a teşekkürlerimizi sunarız. Misafir blogger olarak başvurular her zaman devam etmekte.  Son olarak kitap çekiliş etkinliğime katılmayı unutmayın :)

6 Eylül 2018 Perşembe

Kitap Çekilişinden Gelen Hediyem

  Merhabaaaaaalaaar. Bugünün ikinci paylaşımı ile karşınızdayım. Sabah işsiz kaldığım için üzülürken öğleden sonra iki kargo elime geldi en azından biraz olsun teselli buldum. İlk kargom iki gün önce internet sitesinden sipariş ettiğim elbisem oldu. İnternet üzerinden ilk defa elbise sipariş ettim fakat hiçte kötü bir tecrübe olmadı. Parasıda çok bütçemi aşmadı ideal fiyattaydı. Sadece boyu biraz kısa geldi ama oda önemli değil topuklu ayakkabı giymeden giyeceğim için boyuna takılmadım. Siparişimin ikinci günü kargom elimdeydi zaten en mutlusu bu.  İkinci kargom Sessiz Kaldım ' ın bayram öncesi organize ettiği kitap çekilişinden geldi. Bana epey sonra geldi kitap malesef ve şansıma katıldığım iki kitap etkinliğinde de karşıma hep aynı kişi çıkıyordu bu seferde kitabımı ona yollamıştım oda bana yollamış. Genelde kendisine klasikleri  gönderdiğim için (seveceğini düşnerek tabiki) oda bana klasiklerden bir hediye yollamış. Yanında da ufak hediyeler var tabiki :) İki seferde de bana dönüş yapmamıştı kitap yollayan arkadaşım en sonunda dönüşte yaptı kendisi bir öğretmen ve çok yoğun çalışıyormuş. Kısacık sohbetinde kendisine çok ısınmıştım ama sonra yine yoğunluğa gömüldü sanırım haber yok. Neyse buradan kendisine teşekkürlerimi borç bilirim :) Sevgilerimle...


Bir Sayfanın Daha Sonu...

Herkese buruk bir merhaba. Bugün yeniden işsiz bir güne uyandım. Dün akşam işten istifa ederek çıktım. İnsan diplomalı mezun adayı olarak asla kendinden düşük bir yere çalışamıyormuş. Bu ego değil asla sorun şu karşımdaki müdür lise bile bitirmemiş fakat gelip bana bağırıp çağırıyor. Kasiyerler genelde ilkokul mezunu oluyormuş bunuda öğrendim. Ben üniversite okuyup kendimi geliştirmeye çalışırken muhatap olduğum insanlar kendini bile geliştirmemiş derecede düşükler ve konuştukları yaptıkları manasız insanlar. 
   Eskiden kasiyer "dıt dıt" ürünleri geçiriyor parayı veriyor iş bitiyor diyordum ama hiçte öyle değil olay. Bunun müdürü var patronu var müşteriyi memnun etmesi var var oğlu var yani. Keşke bir mucize olsa böyle tam aradığım işi bulsam yeni eleman muamelesi görmediğim rahat bir ortam olsa... Üzgünüm dışarıdan bakınca eğlenceli görünüyorum ama ben çok üzgünüm. Şu koca ekonomik sıkıntının içinde birde işsiz kalmak çok zor. 
  Hayat keşke hayal ettiğimiz gibi olsa...


   Not: Kitap etkinliği devam etmekte katılmayı unutmayıın.

2 Eylül 2018 Pazar

Kitap Hediye Etkinliği

  Herkese merhabaaaa, bugün boş boş otururken gözüme geçen gün Ezgi'den kalan kitaplar gözüme çarptı. Bende bu ay bu kitaplardan 3 tanesini 3 okuruma ayrı ayrı birer tane hediye etmeyi düşündüm. Bu kadar kitap madem elimde boş duruyor bari yollayayım da birilerine mutluluk gitsin dedim. Evet çekilişe katılmanız için yapmanız gerekenler ;
  1- Bu yazımı bağlantısıyla beraber profilinizde paylaşarak daha fazla kişiye ulaşmasını sağlamak ( çünkü çok okurum olmadığından çekilişe katılımın fazla olmasını istiyorum ki heyecanı olsun)
 2- Blogumu takibe almak
 3- Bu ikisini yaptıktan sonra yorum yaparak çekilişe katılma şartlarını gerçekleştirdiğinizi bildirmek.
  Çekilişe katılmak için son tarih 9 Eylül 2018 saat 23:59'dur. Sonrasında yapılan başvurular kabul edilmeyecektir. Kitapları 10 Eylül'de kargolayacağım umarım çekilişi kazanan 3 kişiye benden birer mutluluk gider. Hepinize sevgilerimle.


 İletişim: g.sari1903@hotmail.com

1 Eylül 2018 Cumartesi

Kitap Yorumum ; Sıfır Noktasındaki Kadın


 Bir kadın düşünün Mısır'da olan bu kadın bir mahkum hem de idam edilecek bir mahkum. Bunu duyan bir yazar mahkumla tanışmak için doktorlarıyla görüşür fakat mahkum yazarla görüşmek istemez. İdamına 48 saat kala yazarla görüşmeyi kabul eden mahkum hayatını bir kere anlatır ve ardından ölüme gider hemde dimdik adımlarıyla.
   O kadın Firdevs. Doğduktan sonra hemen büyümek zorunda kalan kadın. Küçük yaşlardan itibaren babasından zarar gören her defasında incitilen kadın. Bir gün annesine "ben nasıl oldum" demesi üzerine çığlıklar içinde sünnet ettirilen küçük ama kocaman kadın. İlkokula gittikten sonra amacının yanına gidip ortaokul için okula başlayıp ardından yengesinin evde istememesi üzerine altmış yaşında bir şeyhle evlendirilen körpecik kadın. Hayatında hiçbir zaman bir insan yerine konulmayan bu kadın ataerkil yapıda yaşayan bir ülkenin belkide en zorlu hayatını yaşamış. Kocası ne zaman birazcık fazla yese laf yapan pintinin biri. Tabi altmış yaşında birinden ne kadar koca olursa. En sonunda Firdevs'i döver ve Firdevs evden kaçar hemde ortaokul diplomasıyla. İş bulmak için dolaşırken bir lokantacının evine sığınır ve birkaç ay burada lokantacının ev işlerini yapar boğaz tokluğuna. En sonunda iş bulmak istediğini belirttiğinde bu lokantacının geçim kaynağı Firdevs olur. Bedenine değen her elden nefret eden sadece zevk alıyormuş gibi yapan Firdevs bir şekilde bu adamdan kaçar ortaokul diplomasınıda alarak. Ardından karşılaştığı başka bir kadın ona bedeninin çok değerli olduğunu ve geçimini bundan sağlayabileceğini anlatır. Pahallı fiyatlara bedenini satmaya başlar yeniden Firdevs en lüks hayata hızlı bir şekilde kavuşur fakat hayatında bir şey duyduğu ufacık bir cümle ona hayatını yeniden kurmasına sebep olur...
  Gerisini anlatmayacağım tabi ki okumak isteyen arkadaşlara tüyolar benden bu kadar. Bir kadının ne kadar güçlü olabileceğini anlamak ve kadının üzerine yazılan en iyi eserlerden biri  olan Sıfır Noktasındaki Kadın'ı kesinlikle okumalısınız. Ne zaman güçsüz kalırsanız kimseye boyun eğmemeniz gerektiğini bir kezde bu kitabı okuyarak anlamalısınız. Yazarı bu kadar geç tanımamalıydım ama olsun en azından çokta geç kalmadan tanımış oldum. Sizinde tanışmanız dileğiyle..

Eylül Ayı

 Aylar içinde en sevdiğim aydan herkese merhaba. Hoş geldin Eylül seni çok özlemiştim. Eylül ayı benim için çok özel bir ay. Bu ay önemli üç gelişmem var benim. 
   İlki 1 Eylül babamın doğum günü yani bugün. Aslında bu benim için harika bir duygu değil çünkü annem ve babam günden güne yaşlanıyorlar benim için çok üzücü bu durum. Hatta az önce eski resimlere bakarken çoğuna ağlayarak baktım. Ne kadar gençlermiş ve bende çok küçükmüşüm keşke hiç büyümeseydimde onlar da yaşlanmasaydı...
   İkinci gelişme okulların açıldığı tarih (tam tarihi yok). Okulların açılması benim için hep yeni başlangıçlara yol açar. Mesela okullar açıldığında daha çok hedeflerim olur onları gerçekleştirmeye yönelirim. Kırılma noktalarımda hep okullar açıldığında olmuştur. 
  Üçüncü gelişme ise erkek arkadaşımın doğum günü ve beraberliğimizin tarihi olan 21 Eylül. Eylül'ün en sevdiğim günü aslında hem sayısal olarak çok cazibeli geliyor bana hemde hayatımın en büyük hediyesini aldığım gün. Hayatıma girdiği günden itibaren bana dünyanın en kıymetli ve değerli kadını olduğumu hissettiren adam sana ve seni yaratan Rabbime binlerce kez şükürler olsun :)
    Eylül ayı denildiğinde insanlar genelde hüzün ayı olarak belirler ama benim için daha çok mutluluk ayı. Mesela bugün ben hayatımda yeni bir karar aldım ve kötü alışkanlığımdan kurtulmaya karar verdim. Bana zarar veren bir alışkanlığın hayatımda da yeri olmamalı. Yeni yaşıma daha temiz ve sağlıklı girmek istiyorum ve 3 ayda bu alışkanlığımdan tamamen arınmış olacağımı biliyorum. Belki yakın zamanda işimi değiştirebilirim bundan emin değilim ama değiştirmezsem eğer 5 Eylül'de spor salonu üyeliğine başlayacağım. 3 ayda demek 12 kilo vermek demek bence değer.  Eh o zaman spor salonu kararı aldıysam sağlıklı beslenmeyede başlamalıydım onada başladım bugün. 
   Eylül ayı için çok şeyler yazılır bir çok şairin yazdığı gibi. Tabi ben şair değilim bu yüzden çok şeyler yazamayacağım. O yüzden son cümlemi yazıp noktalıyorum.


   "Eylül bir ay değil, bir aylık ayrı bir mevsim." (Haşmet Babaoğlu)